Arıcılıkta Bitki Örtüsünün Önemi

Doğada bulunan ve çiçek açan bitkilerin çoğunun varlığını sürdürmesi, polinasyonu ya da tohum yayılmasını sağlayacak uygun ajanların bulunmasına bağlıdır. Polinasyonu sağlayan arıların karşılığında çiçekten aldıkları nektar, polen ve propolistir. Kolonilerin uygun zamanda yetiştirilmesi faaliyetleri

BİTKİLERDE TOZLAŞMA VE DÖLLENME

Arıların, bitkilerin tozlaştırıcıları olduğu ilk kez Alman Koelreuter ve Sprengel tarafından 1750-1800’lü yıllarda ifade edilmiştir. 1892’de ise Waite arı kolonilerinin meyve ağaçlarının tozlaştırılmasında kullanılabileceğini gündeme getirmiştir. Waite o dönemde çapraz tozlaşmanın (dış eşleşmenin) meyve ağaçlarında önemini saptamış ve bu bilgiyi paylaşmıştır. Daha sonraki çalışmalar bu çalışmaların üzerine kurulmuş ve meyve bahçelerinin yakınlarında arı kolonilerinin bulundurulmasının getirileri ortaya çıkartılmıştır. Peki nedir bu denli önemli olan tozlaşma ve döllenme?

Güzel çiçek açan bitkiler arasında dolaşan arılar, her zaman görebileceğimiz hoş bir manzara oluşturmakla birlikte bu durum hiç de rastlantısal değildir. Arılarla çiçek açan bitkiler doğal ortaklardır. Her biri, diğerinin yaşamı ve yeniden üremesi için belirli işlevleri yerine getirmekte olup bu anlamda aralarında bir ‘menfaat ilişkisi’ vardır. Arılar belirli bir süre boyunca gözlendiklerinde, farklı arı türlerinin değişik çiçeklere gittikleri görülür. Bu bitkilerin çiçeklerinin rengi, biçimi ve kokusu özel olarak bu türleri çeker ve kelebeklerin başlıca besinini oluşturan nektarı ve poleni sağlar. Arılar nektar toplamak için çiçeklere yöneldiklerinde, aynı türden bitkiler arasında polen aktarımını da gerçekleştirirler. Bu aktarım sonucunda bitkilerde döllenme sağlanır. Demek ki, çiçek açan bitkiler ve arılar, her iki taraf için de yararlı bu ortaklığın sürmesini sağlamaktadırlar.

Bir çiçekten diğerine dolaşan ya da ağaçların çiçek açtığı dönemde bir elma bahçesine üşüşen bal arılarını düşünün. Ya da, çiftçilerin canını sıkacak biçimde meyvelerin en fazla olgunlaşanını bekleyen kuşları düşünün. Her iki durum da bitkilerin yararınadır. Arılar çiçeklerde tozlaşmaya yardımcı olurken, kuşlar da meyvelerde bulunan tohumların çevreye yayılmasını sağlar.

Bitkiler döllenmek için hareket edemeyeceklerinden, yeni alanlara kendi başlarına yayılamayacaklarından ve kendilerini yiyecek hayvanlardan korunamayacaklarından, bütün bu işlevlerin başka yollardan yerine getirilmesi gerekmektedir. Kimi bitkiler döllenme ve tohum yaymada rüzgardan ya da sudan yararlanırlar. Birçok bitki de otçul hayvanları uzak tutmak için kimyasal caydırıcılara başvurmakla birlikte, alternatif oluşum stratejileri geliştirirler. Bu stratejilerde rol oynayan hayvanlar polen ve tohumları başka yerlere taşırlar. Bitkiler bu tür hizmetlerin karşılığını hayvanlara yiyecek olarak verirler.

Çiçek açan bitkiler tozlaşmayı sağlayacak hayvanları genellikle gösterişli ve çarpıcı çiçekleriyle, tohum yayıcılarını da renkli, kokulu ve besleyici meyveleriyle kendilerine çekerler. Hayvanların duyum sistemleri de, bu tür belirtileri seçebilecek bir oluşum geçirmiştir. İnsanların da benzer sistemleri vardır; kimi çiçeklerin insanlara çok güzel ve cazip gelmesinin nedeni de budur. İnsanlar çiçek ve meyve esanslarını parfüm olarak kullandıkları gibi, bunlardan sanat eserleri, mimari, giyim ve iç dekorasyon gibi alanlarda motif olarak da yararlanırlar.

Çilek, ahududu ve yaban mersini gibi lezzetli birçok meyve, tohumlarını yayan kuşlar ve memelilere karşılık olarak verilen yiyecek ödülü biçiminde oluşum geçirmişlerdir. Dolayısıyla meyveler, insanlar için de yararlı besin haline geldikleri bir doğal uyum sürecinden geçmişlerdir. Elma, kiraz ve başka birçok meyvenin yetiştiriciliği, güvenilir bir arı-polinatör kaynağının varlığına bağlıdır. Bu nedenle birçok meyve üreticisi arıcıların hizmetlerinden yararlanmaktadırlar. Arıcılar kovanlarını bir bahçeden ötekine taşırken tozlaşmaya katkıda bulunurlar ve kendileri de bal elde ederler. Meyve üreticileri arı polinasyonundan da yararlanırlar. Örneğin, balkabağının tek eşeyli çiçeklerinde, arıların tozlaşma hizmetleri olmaksızın ürün vermeleri mümkün değildir.

Tarım ürünlerine zarar veren ya da hastalık taşıyan haşereye karşı kullanılan kimyasal tarım ilaçları, tarım açısından önem taşıyan böcek polinatörler için tehdit oluşturmaktadır. Bu kimyasal ilaçlar, hedef alınanın ötesinde daha geniş bir nüfusu yok etmektedir. Örneğin Kanada’nın doğusunda, ormanlara zararlı bir kurdun yok edilmesi için havadan yapılan ilaçlama, kültürü yapılan yaban mersininde polinasyonu sağlayacak arı kolonilerinin de ölümüne yol açmış, bu da üreticilerin büyük kayba uğramalarına neden olmuştur. Çiftçiler ve bahçıvanlıkla uğraşanlar bu tür kimyasal ilaçlar kullanmadıklarında arı gibi polinatörler çoğalmakta ve bitkiler buna bağlı olarak daha çok meyve vermektedir.

Doğada bulunan ve çiçek açan bitkilerin çoğunun varlığını sürdürmesi, polinasyonu ya da tohum yayılmasını sağlayacak uygun ajanların bulunmasına bağlıdır. Tropikal bölgelerdeki birçok hayvan için önemli bir besin kaynağı olan bazı incir türleri, tek bir polinatör ya da yayıcı türüne bağımlıdır. Dolayısıyla, bağımlı olunan bu hayvan türünün neslinin yerel ya da küresel olarak tükenmesine paralel olarak, bağımlı olan bitki türü de yok olma tehlikesi yaşayacak,  bu da söz konusu bağımlı bitkiden beslenen başka hayvan türlerini olumsuz etkileyecektir.
Polinasyon, yayılma ve savunma etkileşimlerinin kavranması, tehdit altındaki bitki ve hayvan türlerinin korunmasına, zarar görmüş yaşam alanlarının yeniden yapılanmasına ve küresel biyolojik çeşitliliğin üst düzeyde tutulmasına yönelik stratejiler geliştirilmesi açısından önem taşımaktadır.

Çapraz Polinasyon Aynı Türde Bir Çiçekten Diğerine Polen Aktarımıdır
Çiçek açan bitkilerin, çiçeklerinin tepeciklerine polen getirecek, böylece üremeyi sağlayacak mekanizmalara gereksinimi vardır. Bu anlamdaki polen aktarımına polinasyon ya da tozlaşma adı verilir. Polinasyon gerçekleştiğinde ve polen ile tepeciğin uygun olduğu hallerde, bir polen taneciği polen tüpü oluşturacak biçimde gelişir, bu da ovaryum içindeki ovule spermi taşır. Tohumlu birçok bitkide tohumlar türün yaşamı açısından olmazsa olmaz gerekliliktedir. Tohum oluşumu için polinasyon gereklidir.

Yüksek yapılı bitkilerin çoğu iki eşeyli çiçek üretirler. İki eşeyli çiçeklerde hem polen üreten stamen, hem de ovul içeren karpel bulunur.

Kimi bitkiler ise kendi kendini üretir niteliktedir. Başka deyişle bunlar kendi kendilerinin polinasyonunu ve üremesini sağlarlar. Eğer durum böyleyse, neden bu kadar çok sayıda bitkide çapraz polinasyon görülür; yani, neden aynı türün bireyleri arasında polen aktarımı gerçekleşir? Bu sorunun yanıtı şöyledir: Polen değişimi, geçişme olarak da bilinen dış üremeyi kolaylaştırır. Peki, dış eşleşme bitkiler açısından neden yararlıdır?

Dış Eşleşme, Kendileşmeye Göre Daha Fazla Genetik Çeşitlilik Sağlar
Birçok insan topluluğunda çok yakın akrabalar arasında evlenme yasaklanmıştır. Bunun nedeni, genetik olarak birbirine çok benzeyen iki genomun birleşmesinin yaratacağı olumsuz etkilerden kaçınmaktır. Bunun gibi, birçok bitkide de kendi kendine polinasyondan kaçınmayı sağlayacak mekanizmalar vardır. Çünkü kendi kendine döllenmenin sonucu ortaya çıkacak üründe, zayıflık ya da ölümle sonuçlanabilecek zararlı genler bulunur. Buna karşılık dış eşleşme, başka bir deyişle aynı türün genetik olarak farklı organizmalarında bulunan sperm ile yumurtanın birleşmesi genel olarak avantajlıdır. Bunun bir nedeni, böyle bir birleşmede zararlı gen sayısının daha az olmasıdır. Dış eşleşme, genetik olarak daha çeşitlenmiş döl yaratır ki, bu da çevresel değişikliklere ayak uydurmak ve yeni yaşam alanlarına yayılmak için gerekli esneklik sağlar.

Polinasyonu Sağlayan Arıların Karşılığında Çiçekten Aldıkları Nektar, Polen ve Propolistir
Nektar, şeker, amino asitler ve diğer maddelerden oluşan bir solüsyondur. Nektar, çiçeklerin farklı bölümlerinde yer alan bezler tarafından üretilir. Farklı türlere ait bitkilerin çiçeklerinde bulunan nektarın şeker türü (genel olarak glikoz, fruktoz ya da sukroz), amino asitleri, nektar konsantrasyonu ve miktarı birbirinden farklılık gösterir. Bu farklılıklar genel olarak polinasyonu sağlayan polinatörün gereksinimleriyle bağlantılıdır.

Polen, protein ve lipit açısından zengindir (kimi polenlerde protein oranı yüzde 16 ile 60 arasında, lipit oranı da yüzde 3 ile 10 arasında değişir). Polende bulunan yağın kalori değeri de karbonhidratlarda bulunan yağın kalori değerinin iki katı kadardır. Gelincik, şakayık ve kivi gibi bitkilerin çiçekleri besin karşılığı olarak yalnızca polen üretirler. Diğer çiçekler ise genellikle nektar ya da yağ, kimileri ise çeşitli besinlerin bir karışımını sunarlar. Bu değişkenliğin bir anlamı vardır; buda polinasyon aracısı hayvanlardan bir bölümünün yalnızca şekerli nektara gereksinimi varken, diğerleri aynı zamanda protein ve/yada yağ ister.

Bitkiler Polinatörleri Çiçek Kokusu ve Rengi ile Çekerler
Çiçeklerin reklam gücü çok fazla olabilir. Polinasyonu sağlayan arılar renk ve kokuyu belirlemede önemli farklılık gösterebildiklerinden, çiçekler de bu farklılıklar karşısında polinasyonu en iyi sağlayacak aracıyı çekecek adaptasyonu gösterirler. Çiçeğin biçimi ve diğer özellikleri de belirli bir rol oynamakla birlikte, koku ve renk en önemli çekim etmenleridir.

Çiçek açan bitkiler koku yayan 700’ü aşkın bileşik kullanırlar. Dış görünüş olarak birbirine çok benzeyen çiçeklerin kokuları çok farklı olabilir. Çiçek kokuları kimyasal bileşim açısından analiz edilebilir. Ayrıca çiçekler, biçimleri ve konumlarıyla polinatör girişini kontrol ederler. Ve polinasyonu sağlayan arılar tercih ettikleri çiçeklerin özelliklerini öğrenerek, çiçeklerin renklerinden, biçimlerinden ve kokularından hareketle kendileri için en verimli besinin nerede olduğunu tespit edip bunu kalıcı biçimde akıllarında tutabilirler. Polinasyonu sağlayan arılar, duyumları, davranışları, büyüklükleri ve polen taşıma kapasiteleri açısından farklılık gösterirler. Buna karşılık, çiçekler de renkleri, kokuları, biçimleri ve diğer özellikleri bakımından farklılaşırlar.

Arılar ve Polinasyonu Arılar Tarafından Sağlanan Çiçekler
Arılar tozlaşma sağlama açısından mükemmel bir performansa sahiptirler. Arılar, içine girilmesi güç çiçeklere bile girebilirler. Arıların “çiçek zekası” da güçlüdür; başka bir deyişle, (kendi yavruları için gereken) bol miktarda polen ve nektar veren çiçekleri tanırlar. Dolayısıyla, arıların çiçek ziyaretlerinde bir süreklilik vardır ve bu durum hem bitki hem de arı için yararlıdır. Sosyal arılar, bu tür çiçeklerin yerini, yönünü, türünü ve bolluğunu, diğer arılar tarafından da hissedilen danslarıyla kovandaki diğer arılara aktarırlar. Ayrıca, üzerlerinde getirdikleri çiçek kokusu da bir başka anlatım yoludur.

Arıların, birçok tür çiçekten nektar toplamaya elverişli orta uzunlukta dilleri vardır. Nektar, gırtlağın belirli bir bölümünde bulunan bal midesinde taşınır ve buradaki enzimler nektarı bala çevirir. Kimi arılar bal midelerinde polen de taşırlar. Diğer arılar ise, çiçeklerdeki poleni karın bölgelerindeki kıllı bir bölüme aktarmak için bacaklarını kullanırlar ya da bunu bacaklarında bulunan sepet biçimi bölmelerde depolarlar. Arıların mor ötesine de uzanan mükemmel görüşleri vardır, ama kırmızıya kördürler. Koku duyuları da gelişmiştir. Antenleriyle, insanların alabildikleri kokulardan 10 ile 100 kat daha zayıf konsantrasyonlardaki kokuları bile alabilirler.

Polinasyonu arılar tarafından sağlanan çiçekler genellikle mavi, mor, lavanta ya da beyaz renktedirler, ama kırmızı olamazlar. Ayrıca bu çiçeklerin bazılarında nokta olarak görülebilen ve arı gözünde farkındalık yaratan nektar kılavuzları da vardır.

Polinasyonu arılar tarafından sağlanan bitkilerin çoğu iki taraflı simetriktir. Başka bir deyişle bu çiçekler tek bir düzlemle iki eşit parçaya ayrılabilirler.

Arılar yöneldikleri çiçeklerde önce en alttaki olgunlaşmış, daha sonra da yukarıdaki genç çiçeklere giderler ve sonunda aradıkları en iyi nektar ve polen kaynağını bulurlar. Tahmin edileceği gibi, arılara uyumlu çiçekler karşılık olarak arılara hem nektar hem de polen sağlarlar. Arılarda bitkinin tozlaşmasına ve döllenmesine katkı sağlar. Böylelikle hem arının nesli hem de bitkinin nesli yarınlara kalma imkanı bulur.

Polinasyonda Arıların Kullanılması

Arılar besin elde etmek için çiçeklerden polen ve nektar toplar ve bu sırada da ekonomik önemi olan bitkiler de dahil olmak üzere pek çok bitkinin tozlaşmasını sağlarlar.
Arılar yoluyla tozlaşan bitkilerin listesi oldukça kabarık olup, bu bitkilerin doğrudan meyve, sebze ve tohum olarak değerleri düşünüldüğünde Amerika Birleşik Devletlerinde bu değer 8 milyar Amerikan Doları’na ulaşmaktadır. Ancak durumun dolaylı sonuçları düşünüldüğünde çok daha ileri boyutlara ulaşılabilir. Örneğin arılarla tozlaşan yonca, hayvan besini olarak kullanılır ve bu sisteme et ve süt olarak girer. Bu nedenle arılarla tozlaşma zirai üretim açısından oldukça önemli bir husustur. Bunların haricinde arılarla tozlaşma doğada bulunan pek çok bitkinin de üremesini sağladığından ekosistem için de elzem olup buna değer biçmek imkansızdır.

McGregor (1973) besin üretiminde böcek tozlaşmasına dair ilginç bir noktaya dikkat çekmektedir. Dünya nüfusunun üçte ikisini barındıran Güney-doğu Asya’da temel besin pirinç olup böceklerle tozlaşma sonucu elde edilen besin toplam besin üretiminin %1’ini oluşturur. Buna karşılık ABD’de üretilen besinin yarısı bitkisel besinlerdir. Bunun %15’ini böceklerle tozlaşmaya bağımlı bitkiler oluşturur. Üretilen toplam besinin diğer yarısını hayvansal kökenlidir. Bu oranın %50’si de böceklerle tozlaşan bitkiler kullanılarak elde edilir. Sonuçta ABD’de üretilen besinin üçte biri böceklerle tozlaşma sonucudur ve bu da yaklaşık 40 milyar Amerikan Doları’na denktir.

Çevremizdeki Arılar
Çevrenin kalitesi ile ilgili yapılan çalışmalarda, besin üretimi sağlık gibi konular ile ilgili faktörlerin daha yakından incelenmesi ve kaynakların korunmasına daha dikkatli yaklaşılması gereği ortaya konulmuştur. Bal arıları ve diğer arılar insan yaşamı açısından büyük önem arz ettiğinden arıların varlığını sürdürmesine tehdit oluşturan etkenler ve arıcılık sorunları insanları da yakından ilgilendirmektedir. İnsan nüfusunun artışı ile gereksinim duyulan besin miktarı her yıl katlanarak büyümektedir.

Polen ve bal veren bitkilerin bulunduğu alanların yok edilmesi ile açılan yeni yerleşim alanları, fabrikalar, otoyollar ile, tarımsal ilaçlamada kullanılan pestisitler, arıların kendi hastalıkları, çevre kirliliği, baz istasyonları, arı beslenmesindeki yetersizlikler, arıcıların hijyen kurallara tam uyamama sorunları ile son yıllarda yaşanan iklimsel değişikliklerdeki büyük farklılıklar ve burada ifade edilemeyen birçok neden tüm dünyada ve kısmen de ülkemizde arıların yaşamını olumsuz yönde etkileyecek düzeye ulaşmıştır.

Arılarla Tozlaşmanın Ekolojisi
Ekoloji, canlıların kendi arasında ve çevreleriyle olan ilişkilerini düzenleyen bilim alanıdır. Dünya üzerinde yaklaşık 250.000 dolayında bulunan çiçekli bitkilerin büyük kısmı arılar ve arılarla kıyaslandığında daha az önem taşıyan tozlaştırıcılar olan sinekler, kınkanatlılar, güveler, kelebekler, kuşlar ve yarasalarla oldukça karmaşık ilişkiler içinde çapraz olarak (dış eşleşme) tozlaşmaktadır.

Çapraz tozlaşma, bitkilerin arıları çekecek çiçeklere sahip olması ve kendi içinde döllenmeyi engelleyecek stratejilerin gelişmesi sonucunu doğurmuştur. Arıların dikkatinin çekilmesi koku, bilhassa mor ötesi ışınlar ile oluşan renkler, nektar rehberleri iledir.

Bitkilerin kendi içinde döllenmesini engellemeye yönelik olarak tek eşeyli bireylerin oluşması, aynı birey üzerinde erkek çiçeklerin farklı, dişi çiçeklerin farklı konumlarda gelişmesi, çiçekte erkek ve dişi organın farklı zamanlarda olgunlaşması gibi mekanizmalar hemen ilk akla gelenlerdir.

Yaban arıları da tozlaşma da oldukça etkili ajanlardır. Bunlara örnek olarak Megachile rotundataNomia melanderi verilebilir. Ortamda yaban arıları olduğu zaman bal arılarının, yaban arılarla rekabete girerek tozlaşmada daha etkili olduğu yolunda birçok araştırma vardır. Arıların davranışları hakkında bilgi sahibi olmak polinasyon ve bal üretimi alanlarında çalışanlar için faydalıdır.

Bal arıları dansları ile iletişim kurarak birbirlerine uçuş mesafeleri içindeki polen ve nektar kaynaklarının yerlerini haber verirler. Bal arılarının uçuş mesafeleri kovandan her yöne doğru maksimum 5 kilometredir.

Bitkilerin Tozlaşmasında Önemli Olan Bazı Dış Faktörler

Hava Durumunun Etkisi
Bal arılarının uçuşları 50oF’nin altında ve 100oF’nin üstünde oldukça indirgenir. 15 mph’ye kadar olan rüzgarlar arı aktivitesini azaltırken 21-25 mph’de arılar faaliyet göstermez. Serin ve bulutlu havalar ve fırtınalarda uçuşlar oldukça azalır. Ilık ve açık havalarda tozlaşma oldukça hızlı seyreder. Kötü hava koşulları aynı zamanda bitkileri de olumsuz etkiler. Baharda görülen ayaz çiçekleri öldürebilirken 40-50oF civarındaki sıcaklıklarda polenin çimlenmesi ve polen tüpü gelişimi yavaşlatır. Sıcak, kuru ve rüzgarlı iklim koşulları tepeciğin kurumasına neden olur bu da polenin çimlenmesini engeller.

Güçlü Kolonilerin Değeri
Bir kolonideki arı sayısı birkaç yüzden 65.000’e kadar değişebilir. İşletmeler için önemli olan azami nektar akışını sağlayacak ve de koloni moralinin en üst düzeyde korunmasını sağlayacak kadar kovanda birey olmasıdır. Bir kolonideki yavru sayısı o kolonin polinasyon yeteneğini en iyi gösteren kriterlerden biridir.

Kolonilerin Uygun Zamanda Yerleştirilmesi
Kolonilerin en uygun zamanda bitkilerin bulunduğu alana getirilmesi başarılı polinasyon için çok önemlidir.

Tozlaşma Arılar tarafından Sağlanan Bazı Önemli Bitkiler

Elma (Malus spp.)
Elma çoğunlukla her iklim koşulunda yetişir. İyi düzenlenmiş bir meyve bahçesinde yeterli sayıdaki polen verici düzenli şekilde alanda dağıtılmış olmalıdır. Kural olarak elma bahçelerinde dönüm başına bir koloni kullanmak gerekir.

Armut (Pyrus spp.)
Bal arıları armut çiçeklerini temelde polen için ziyaret eder. Armut bitkisinin nektarının şeker düzeyi düşüktür. Koloniler armut bahçesine ilk konduğunda arılar armut üzerinde yoğun çalışırken sonraki günlerde, ortamdaki diğer bitkilere yönelirler. Bu nedenle dönüm başına iki koloni olacak şekilde ve sabahın erken saatlerinde yerleştirilmelidir.

Erik (Prunus spp.)
Bu bitki kendi içinde meyve verebilir. Dönüm başına bir koloni tozlaşma için yeterlidir.

Şeftali (Prunus persica)
Çoğu ticari varyeteleri kendi içinde meyve verebilir. Çiçeği arılar için oldukça çekici olduğundan bir dönüm için bir koloni yeterlidir.

Badem (Amygdalus communis)
Varyeteler bal arıları ile çapraz tozlaştırılabilir. Dönüm başına iki koloni yerleştirilmelidir ve koloniler yeterli derecede güçlü olmalıdır.

Portakal (Citrus spp.)
Pek çok tür ve varyeteye sahiptir. Çiçekleri arılar için oldukça çekicidir ve balı en lezzetli ballar içindedir. Belli hava koşullarında partenokarpi eğilimine sahip olduğundan arıların bunların tozlaşmasındaki değerini kestirmek zordur. Ancak etkili tozlaştırma için bir dönüme 3 koloni yeterlidir.

Yaban Mersini (Vaccinium spp.)
Bir kısmı Bombus arıları ve benzeri arılarla tozlaştırılır. Dönüm başına 2-5 koloni kullanılmaktadır.

Çilek (Fragaria vesca)
Çoğu varyetesi kendi kendine meyve verebilir. Arılarla yapılan ek polinasyon sadece az bir miktar verim artışına neden olur. Pek çok arı türü nektar ve polen için çilek çiçeklerini ziyaret eder ancak bu çiçeklerin arılar için çekiciliği azdır. Çoğu yetiştirici dönüm başına bir koloni koymaktadır.

Böğürtlenler (Rubus spp.)
Bazı yabani türleri çapraz tozlaşmaya ihtiyaç gösterirken kültür türleri kendi iç döllenme biçiminde ürer. Arılar bu bitkileri daha çok nektar için ziyaret etmektedir.

Yonca (Medicago sativa)
Bu bitkiden ticari açıdan önemli derecede tohum elde etmek için yapılacak çapraz tozlaşma için bazı arı türleri oldukça gereklidir.
Arı çiçeği zorlayarak içine girer ve bu sırada anter tarafından arının üstüne polen bulaştırılır ve arının başka bir bireyi ziyaret etmesiyle çapraz tozlaşma sağlanır. Dönüm başına 4-5 koloni tozlaşma için yeterlidir.

Üçgül (Trifolium repens)
Bunlarda en etkili polinatör bombus arılarıdır. Fakat azami tohum verimi için alana bal arısı kolonisi de konulmalıdır. Etkili tozlaşma için dönüm başına 2-3 koloni tavsiye edilir.
Evliyaotu (Onobrychis viciifolia)
Nektar ve polen açısından arılar için oldukça çekici bir bitkidir. Çoğunlukla bal arıları tarafından tozlaştırılır ve elde edilen bal yüksek kalitelidir.

Salatalık(Cucumis sativus)
Tozlaşması bilhassa bal arıları tarafından yapılır. Tozlaşma oldukça az sayıda arı ile gerçekleştirilebilir ve 3-4 dönüm başına 1 koloni arı kafidir.

Kavun (Cucumis melo)
Çiçeklerinde bulunan nektar ve poleni ile bal arılarının dikkatini çeker. Tozlaşmanın tamamlanması meyvenin pazar boyutlarına ulaşması için önemlidir. Dönüm başına bir koloni önerilir.

Karpuz (Citrullus spp.)
Çiçeğin etkin yaşam süresi bir gündür ve çoğu varyete monoiktir. Polen ağır ve yapışkan olduğundan tozlaşması arılar ile gerçekleşir. Dönüm başına bir koloni kullanılır.

Pamuk (Gossypium spp.)
Bazı varyetelerinde arılarla tozlaştırma verimi arttırmaktadır.

Havuç (Daucus carota)
Bazı varyeteleri çapraz tozlaşma bazıları da kendi içinde tozlaşma özelliğine sahiptir. Tozlaşması çeşitli böcekler ve rüzgar ile gerçekleşebilir ancak verim artışı için arılara ihtiyaç vardır.

Ayçiçeği (Helianthus annuus)
Arılar ayçiçeği tozlaşmasında oldukça faydalıdır. Arılarla tozlaşan ayçiçeğinin tohum ve tohumunun yağ veriminin arttığı bilinen bir gerçektir. Arılarla yapılan tozlaşma sonunda ürün artış oranı 10 kata kadar ulaşabilir.

Fasülye (Phaseolus spp.)
Tozlaşma gereksinimleri tam olarak çalışılmamıştır. Çoğunun tozlaşmasında çapraz tozlaşma söz konusudur.

Soya (Glysine max)
Çok farklı varyetelere sahiptir. Büyük ölçülerdeki hibrit üretiminde tozlaştırma metotları etkin olmamıştır. Sorunun çözümü için çapraz tozlaşmaya yönelik olarak arıların kullanılması söz konusudur.

Seralarda Tozlaştırma
Bal arıları tüm açık alanlarda doğal tozlaştırıcı olarak görev yaparken örtü altı tarımında bombus arıları görev yapmaktadır.

Tozlaşmanın Ekonomisi
Besin üretimi, artan nüfusun gereksinimlerini karşılayabilecek düzeyde olmalıdır. Bu nedenle başarılı bir arıcılık endüstrisinin kurulması ve bal veren ya da vermeyen yaban arılarının korunması oldukça önemlidir. İş alanı olarak tozlaşma, arılardan para kazanma konusunda arıcılara daha geniş olanaklar sağlamaktadır. Arıcılar bir bölgede hem ürün üretimine yönelik tozlaştırmaya katkı yapabilirken bunun yanında o bölgede bal üretiminde de etkili olabilmektedir.

Ülkemizde arıcılar doğal olarak mümkün olduğunca daha çok bal üretmeye çalışmakta ve tozlaşma ile ilgili konuları ihmal etmektedir. Bu durum uzun vadede arıcılık endüstrisi için olumlu sonuçlar doğurmayacaktır. Diğer zirai gruplar ile irtibatta olmak arıcılık için oldukça önemlidir. Böylece arıcılık sorunlarının daha iyi anlaşılabilmesi ve yasama, araştırma, hastalık kontrolü ve pestisitlerin kullanımı ile gündeme gelen sorunlarda ilerleme kaydetmek ve toplumun bilgilendirilmesi daha kolay olacaktır.

Maybir

Yorumlar

Yorum Yaz

Değerlendirme yapınız 1-5 arası!

Bizden haberdar olmak ister misiniz?


Copyright, Her hakkı saklıdır. hayvancılık.com 2020

Iyzico
ÖNCELİĞİMİZ ARILAR VE DOSTLARI Arılar ve Arıcılık hakkında genel bilgi beceri ve tecrübe Paylaşım zemini Bal Arıları ve Yaban Arıları, Arıcılık çalışmaları: Arıcılık Malzemeleri, Arı Ürünleri, Arı Yetiştiriciliği, Bal, Polen, Propolis, Üretimi, Kara kovan ve Modern Arıcılık sistemleri hakkında Tüm Çalışmaların birinci öncelikli destekçisi Hayvancılık ve Tarım Bilgi paylaşım rehberlik Çalışmalarının destekçisi olabilmek için hayvacılık.com internet paylaşım zeminidir. Doğal Hayvancılık, İyi İş Fikirleri, Yeni İş Fikirleri, Doğal Hayat, Endüstriyel Tarım, Endüstriyel Hayvancılık, Türkiye'de Hayvancılık, Hayvanlar Alemi, Hayvansal ve Tarımsal ürünler, hayvan ve Tarım Teknolojisi, Hayvan Hakları, Sokak Hayvanları, Hobi Hayvancılığı, Su ürünleri ,Küçükbaş ve Büyükbaş Hayvancılık, Vahşi Doğa, Kanatlı Hayvancılık, Evcil Hayvancılık, Hayvancılık ve Tarımda Destek Bizden. Gelenekselleşen Tarım çok değil 70 li yıllara biraz gidebilsek, kırsalda bir çok köyümüzde elektrik dahi yoktu, o dönem ilkel tabir edebileceğimiz sayılı traktör tarla sürmenin dışında çok özelliği olmayan kısıtlı araç gereç, günümüzdeki yoğun ambalaj sistemleri mümkün değil, hayvancılığa dayalı tarım, tarıma dayalı hayvancılık iç içe kırsal yaşamda. diyebilir miyiz geleneksel tarım. İmkansızlıklar bazen daha güzel imkanlar sunar insanlara. Verim arttırmak, artan dünya nüfusu karşısında daha fazla verimi hayal etmek mümkün. Olan oldu. Bu gün doğal her şeyi arar olduk. Ne yapalım köylerdeki elektriklerimi keselim dediğinizi duyar gibiyim. traktörlerimi alalım çiftçiden. Gerek yok. akaryakıt dahil tüm enerji çeşitlerini o kadar hızlı tüketiyoruz ki gerek kalmayacak. Ukrayna - Rusya savaşı sinyalleri vermeye başladı. Az çok bilgisi tecrübesi olanlar, kırsalda arazi imkanı olanlar, büyükşehirlerin işsizliğinden kırsalın az kazancı bereketlidir. Şahsi gıda ihtiyaçlarınızı çoğunlukla bahçeli bir evin bahçesinden dahi karşılayabilirsiniz. bir kaç hayvan bakarak her hangi bir maaşa ihtiyaç bile duymadan yaşamak mevcuttur. kaldı ki kırsal insanı imeceyi de sever. hadi kalkın köye gidelim, istila edelim şehirleştirelim. dediğinizi duydum. bu gün değilse bile aklınızın bir köşesine kaydedin. ayrıca kentlerde yaşayan her birey bir gün doğayı özlediğinin farkına varır. gıda su savaşları kentsel çöküş başlamadan gelecek için küçük küçük te olsa adımlar atalım diyorum. Şimdi gelelim asıl konulara; özellikle tarımsal hayvancılık yada hayvansal Tarım bence tek çıkış yolu budur. Tarım ağırlıklı yada hayvancılık ağırlıklı nasıl dilerseniz öyle olsun. Tarım ve Hayvancılık; kırsaldaki insanımızın başlıca uğraşı ve geçim kaynaklarını oluşturduğunu hepimiz biliyoruz. . Şehir hayatının cazibesiyle gittikçe azalan ve özellikle de genç nüfus göçü nedeniyle özellikle küçük şehir ve kasabalarda yaşayanların bir çoğu yakın köylerde tarım ve hayvancılıkla uğraşarak açığı kapatmaya başladı bile. Bu sebepten büyük şehirler dışında yaşam standardı nın her geçen gün arttığını gözlemleyebilirsiniz. ışığın etrafındaki sinekler gibi Büyükşehirlerin etrafından ayrılamıyoruz. Peki Işık sönünce ne olacak hiç düşünüyor muyuz. Işığın nasıl söneceğini söylememe gerek yok sanırım. hastalıklar, doğal afetlerden bahsetmeden dahi olasılıkları hepimiz gayet iyi biliyoruz. Konumuz farklı zaten. kısaca günümüz Geleneksel tarım tekniklerinde mahsul verimi için genelde kontrol dışı kimyasal ilaçlar, kimyasal gübreler, doğaya zararlı herbisitler, tarlalarda anız yakılması, bitki geliştirici hormonlar, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalı tohumlar ve bunlara ilaveten çevre kirliliği doğal yaşamı olumsuz yönde etkileyerek coğrafyamızı yaşanmaz hale getirmiş ve halen getirmektedir. Bunlar büyük şehirlerin etrafını kırsal alanlar dahil çepe çevre sarmış durumda. çalışmakta, iş bulmakta her geçen gün imkansızlaşıyor. Genetiği bozulmuş tohumlar, kimyasal gübre ve ilaçlar, hayvanlar ise hormon ve antibiyotik benzeri yem katkı maddeler ve kesim hanelerin yakın, yoğun olarak kullanımı, çevreyi kirletmekte, hayvan ve insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Sağlıksız ürünler ile beslenen insanlarda başta kanser olmak üzere sağlık sorunları, ekolojik dengeyi korumak, çevrenin gördüğü zararlar karşılığında , Toprak verimliliğini koruyacak üretim teknikleri ekolojik, organik, biyolojik,, bio -dinamik, alternatif, doğal, yenilenebilir, sürdürülebilir tarım yada hayvancılık gibi teknik terimler ile adlandırılarak dünyada çeşitli uygulama ve araştırmalar yapılmaktadır. Tarımsal Hayvancılık yada Hayvansal Tarım çalışmalarının beraber bir bütün halinde yapılması zorunluluğunu getiren her hangi bir yasa yada kanun olmamasına rağmen. belirli bir kural hatta özendirici tanım dahi bulabilirseniz banada söyleyin. Miras dediğimizde maalesef atadan kalan araziler olarak düşünüyoruz. kentsele yakın olması arazinin büyüklüğüne göre inşaat değerleri hesabı yapılıyor. Heyecanlandırıyor tabi ki doğal olarak. doğal olarak diyorum doğamız kent olduğundan kaynaklı. Ben şahsım adına birkaç dönüm tabir edebileceğimiz. tarımsal toprak dededen var. gördüğümde koruluk olmuş yıllardır atıl kalmış zamanında ekilebilen arazi meşelik olmuş. Heyecanlandım her ne olursa olsun ağaç kolay yetişmiyor. ağaçlanmış arazi. Büyük bir heyecan ile tarımsal yada hayvancılık anlayışı ile neler yapabilrim düşüncesi ve araştırmalarına koyuldum. Bir kaç yıl üzerinde çok fazla vakit ayıramamama rağmen yol haritası oluşturmaya başladım devam ediyorum. Doğal koşullar, hava sıcaklık dereceleri, su oranları, tarım ve orman koşulları ve çeşitliliği, yöresel etkiye uyum Arazide bulunan ağaçların ıslahı, hayvancılık üzerinde etkileri üzerinde teorik çalışmalarımı sürdürüyorum. Bitki ve hayvan yetiştirilmesinde inşaat sal değil tarımsal ekonomiye nasıl dönüştürebilirim araştırmalarıma tatbiki olarak başlayacağım günleri sabırsızlıkla bekliyorum. Bitkisel üretimde ise hayvan gübrelerinin organik gübre olarak değerlendirilmesi, hava şartları ve toprağın çeşitliliğinde sağlanan yöresel uyumların önemi üzerinde duruyorum. Gelenekselleşen yeni dünya düzeni teknikleri ise üretimde kullanılan kimyasallar = Tarım İlaçları = hava toprak su besin kirliliği= atmosferi kirlenirken, doğal dengenin bozulması, iklimlerin değişmesi, doğal afetler, = hava, toprak, su kirliliğin yanı sıra , gıdalar üzerinde kalıntı tarım ilaçları, insan vücudunda yağlarda birikerek sağlığımız zarar verdiği gibi anne sütü olarak genetik geleceğe zarar verdiğini bilmeyen yok. Beraberinde getirdiği hastalık. Önce alerjik hastalık çeşitlerini yazmamamıza gerek olduğunu düşünmüyorum. Bu sebeplerden tarımsal arazilerin önemini gelecek yıllarda daha iyi anlayacağız. Bende 60 yıla yakın şehir yaşantımda yaşadıklarım. tecrübelerim. Tarımsal arazi miras kalmış sa tarım da bize miras anlayışı ile bir metre kare tarım alanına ihtiyaç duyacağımız günleri göstermesin yaradan diyorum. Geleceği tarımla inşa etmek, geçmişten kalan gelenek mirasları var. Yörenin önemi, yöresel tarım ve hayvancılık. anlayacağınız geçmiş geleneksellerimizi bir nebze olsun canlandırmak ta bizlere bırakılmış çok büyük bir miras düşüncesindeyim. Geleceğe en büyük sermaye asla yıkılmayacak, dönüşüm istemeyen, döngü nün lokomotifi, ilkel tarım dahi olsa günümüz koşulları ve imkanlarını da kısım kısım kullanarak, Tarımsal hayvancılık yada hayvansal tarım sonuç iç içe geçmiş dengeyi sadeleştirmeden eldeki arazileri yöredeki hayvancılık rengini yaşatabilenler mirasın gerçek koruyucuları olduğu gibi. Geleceğe gerçek mesleği ve erbaplarını bırakma güzelliğini yaşayanlardır. Köyde köyü yaşamak, yaşatmak adına Dedelerimizin ruhu şad olsun. Doğa ile dost olmak, kalan mirası da doğamıza yatırımla değerlendirmek demektir. Yerel çeşitliliği korumak yeniden şekillendirmek gereği üzerinde durmak istiyorum. Yerel tohumlar, bitki örtüsü ve hayvan çeşitliliğini geçmişten günümüze gelen gen haritası üzerinde uyum sağlayan nesiller üzerinde özenle çalışmak gerekir. Hayvancılık ve tarım arazilerini birlik beraberlik içinde yerel olarak iç içe belirleyerek. bir bütün olarak kademeli düzen kurmak, hayvancılığın ve tarımın bağlantılarını bölgelerin kendi bünyesinde paylaşımlarla yeterli, verimli sonuçlar elde edilebilir. Toprağın hem de tarımsal ve hayvansal değerlerin erozyonunu bir an evvel durdurmak, işlenen toprak üzerinde kurulmuş genetik dengeler ile mevcuttur bitki ve böcek, diğer hayvan rengi çeşitliği aslında dengenin ta kendisidir. Çevre kirliliğine sebep olan bir çok faktörün doğal döngü keşfini yeniden araştırıp sabırla uygulayabilmek anlamına gelir. Çevre su miktar ve kalitesi, kullanım alanları mümkün olduğunca doğal yollarla değerlendirilebilmelidir. Orman halini almış tarım arazilerinin ağaçlandırma ıslahı çalışmalarının yanı sıra seyreltilin alanlara uygun maki çalı bitkileri ile donatılması sağlanmalıdır. Arıcılık, ipek böceği vb. hayvancılığın yanı sıra küçük ve büyükbaş ve kanatlı hayvancılık doğaya yayılımını sağlamak mümkün görünmektedir. Kırsal kesimde; sürekli dönüşümlü yenilenebilir tabir edilen enerji ve üretime destek ürünlerin açığa çıkmasını sağladığımız taktirde. Yem, Gübre, İlaçlama gibi bir çok sorunun doğal olarak çözülebilir olduğu ilkel tarımda dahi kanıtlanmış durumdadır. Kaynakların, odun, su ve suyun gücü, Güneş enerjisi, tezek ve benzeri enerji kaynaklarının kullanım imkanını arttıracağı gibi, özellikle verimli küçük arazilerin işlenmesinde Akaryakıt, Elektrik tüketimi yerine insan ve insanların yönetiminde hayvan gücünden faydalanırken, amaç dahilinde yetiştirdiğimiz hayvanların et, süt, deri vb. teknolojik verimliği ek kazanç faydaları mevcuttur. Teknolojik alet edevatın hayvansal destek gücü günümüzde çok büyük gelişmeler kaydettiğinin ve iş gücüne büyük katkılar sağlayabileceğini de unutmamalıyız. Çevreyi kirleten faktörlerin, plastik ambalaj, poşet, metal ve cam atıklarının üretim, tüketim, dönüşüm aşamasında harcanan her türlü enerji ve iş gücünün de bütünüyle enerji kaybı olduğunu maliyetlere gider anlamında yüklediği yük küçümsenecek nitelikte değildir. Diyorum ki şehirlerde önüne geçemediğimiz çevre kirliliği, çevresel atıklar ve dönüşüm çabaları kırsal alanlarda yapacağımız hem ekonomik ve hem de temiz doğa anlayışı enerji ve iş gücü tasarruf unun artışı masraflar da kısa zaman içerisinde minimum seviyelere çekilmiş olur. Küçük çiftçinin kendi kendine yetebildiğini, büyük şehirlerde yaşayanlara oranla daha refah içinde olabildiğini daha fazla, daha fazla anlayışı yerine eldeki imkanları gerektiği kadar, gerektiği gibi değerlendirebilen asla şikayet etmeyen güzel insanlarında olduğunu unutmayalım. . HAYVANCILIK Yoğun yetiştiricilik uygulamaları hayvanlarda başta sağlık sorunlarının artmasına sebep olduğu gibi, sıkışık barınma başta stres olmak üzere sık sık ve çeşitli hastalıkları beraberinde getirdiğini sağır sultan duymuştur. Hayvanların bağışıklık sistemlerinin çökmesi, hayvan beslemelerinde et süt verimliliği arttırıyor derken Hayvancılık doğasına ters bir çok yöntem, hormon, antibiyotik uygulamaları, ve benzeri yem katkı ve tarımsal ilaçların bulunduğu yem kullanımı hayvanlar üzerinde bıraktığı kalıntı ,Tarımsal ürünlerden insanlara zarar verdiği gibi, Hayvansal ürünlerin tüketiminde de hastalıkları arttırmaya devam ettiğinin kanıtı "deli dana hastalığı" bariz örneklerden biridir. Hayvan gübresi çevre kirliliği sebepleri arasında yerini almış durumdadır. Kaldı ki yoğun yetiştiricilikte hayvanların doğal haklarını kısıtlarken, çevreye ve bütçeye . Hazır yem, gübre fazlalığı, havalandırma, ızgara, sağlık ve temizlik problemleri ,zincir giderleri oluşmaktadır. Bozulan doğal döngü, endüstriyel maliyet artışları zarara kadar sürüklemektedir. Hayvan doğası demek refahı demek değil midir. Doğal yemlenme doğada olmalıdır. Hayvan Yetiştiriciliğinin temeli; Belirli kapalı dönemler ve her dönem kapalı zamanlar vardır. Meralı alanlarda hayvancılığın önemini kavramak, 7/24 kapalı üretimden kurtarmak tarımsal hayvancılıktır. Çobanlı, meralarda otlaklarda hayvancılık. Çevreye etkileri, sürdürülebilir döngünün sağlanması, hayvan hastalıkların önüne geçilmesi, yem ve barınma maliyetlerinde düşüş sağlayacaktır. Hayvansal tarım olmazsa, olmazlar arsına girmelidir. Yoğun üretim giderlerini arazi genişletmeye yönlendirerek yatırım imkanı da sağlanmış olacaktır. örneğin 5 yıllık kalkınma planı, 10 yıl içinde tamamlanmış olacak diyelim. 10 yıl sonra tesislerin güncellenmesi mecburiyeti varken, arazilerin yatırımı katlaması ile kar zarar açığa çıkmış olacak. YÜksek kaliteli tarım, hayvancılık ürünleri üretebilmek, Kırsal alanlarda daha az maliyetli, kolay ve sağlıklıdır. Büyükşehirlerde ve etrafında yoğunlaşmalar sonucu oluşan talep her gün farklı teknolojik sistemlerin denenip araştırma - geliştirme çalışmaları ve çabaları tarımsal hayvancılığın değerini ortaya koymaktadır. Doğa dengesini kendi belirleyebilir. Toplumun kar - zarar anlayışı ancak yoğunlaşmayı getirir. Kalabalıkları yönetmek zordur. Geleneksel, teknolojik, Ekolojik, bio tarım yada ilkel tarım adı ne olursa olsun, tarımsal hayvancılık yada hayvansal tarım çalışmaları hayvancılıkta kesin ve doğal ve doğanın başarısıdır. Arıcılık bizim değil hayvancılık alanında doğanın birinci önceliği konumundadır. Bal arıları, ve yaban arıları döngüsü, sıcaklık, doğal yaşam alanlarının kaybı, düşük yada yüksek iklim değişiklikleri, yetiştirilen bitkilerin özellikleri, erozyon, hastalık ve zararlılarla mücadele, beslenme, çevre faktörleri, elektrik, elektronik, elektromanyetik faktörler, hava kirliliği, gürültü kentsel yapılaşmanın getirdiği yoğunlaşma arıları etkilemektedir. Zirai alanların doğal sürdürülebilir tarımsal hayvancılık ile elde edilecek olan ürünler günümüz büyükşehirlerin dibinde endüstriyel tarımla elde edilecek ürünlere göre daha sağlıklı ve gelir getirici olacaktır. Kırsal alanlarımızın arıcılığa uygun olması arıcılık ürünlerinin hayvancılıktaki payını daha verimli hale getirebileceği kuşkusuzdur. "Arıcılığın Gelişmesi" gerçek önemini de açığa çıkartmaktadır. Arılar tozlaşma yoluyla doğal tarım ve ürünlerinde verim ve kalitesinin dengesi demektir. Bal Arıları ve Yaban Arıları, Arıcılık çalışmaları: Arıcılık Malzemeleri, Arı Ürünleri, Arı Yetiştiriciliği, Bal, Polen, Propolis Üretimi, Kara kovan ve günümüz arıcılığı genel anlamda tarım ve hayvancılığın baş rol oyuncusu ve en bereketlisidir. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de tarım ve hayvancılık medeniyetin ta kendisidir. Tarımsal hayvancılık ise olmaz ise olmazlardandır. Büyükşehirler ve etrafında kümelenen hayvancılık ve tarım çalışmalarının yayılımı sağlanmalıdır. Kentsel yaşam evcil hayvanlardan bir kısım kanatlı kuş familyası, akvaryum balık ve çeşitleri, Kedi Köpek benzeri nitelikte kentsel yaşama daha uygun yetiştiricilikten çok sadece hobi sel hayvan bakımı faaliyetlerinin devamı niteliğinde sürdürülebilirlik sağlanabilir. Tarımsal faaliyetler "Hobi Bahçeleri" niteliğinde çok öteye gidemez. Büyükşehirler de Büyükbaş, Küçükbaş, ve kanatlı hayvan yetiştiriciliği mahalleler statüsünde getirilen yasaklar ve tarım alanları yetersizliğinden dolayı verim sağlanamamaktadır. Yoğun yetiştiricilik çevre kirliliğine de sebep olmaktadır. Hazır yem kullanımı maliyet artışları ekonomiyi de daraltmaktadır. Her geçen gün küçük şehirler ve kasaba yaşayanları, yakın kırsal ve köylerde hayvancılık ve tarımsal faaliyetlerini günlük rutinleri ile birlikte sürdürebilmektedir. Işığın etrafında dönüp duran sinekler misali, Büyük şehirlerin etrafına sıkışan Yok denecek kadar az tarımsal faaliyetler, topraksız yoğun hayvancılık Gelenekselleşen, teknolojik Hayvancılık Üretim modelleri yetersizliğini sürdürmeye devam edecektir.