Balıkçılığın Hakkını Verebiliyormuyuz ?

3 Tarafımız Denizlerle Kaplı; Balık Avlanma yolu yada kültür balıkçılığı Sorunlarımız, sebepleri, istatistkler yayınlamaya devam edeceğiz.

 

 

 Balıkçılık

Türkiye, çevresindeki denizleri, 8333 km uzunluğundaki kıyıları ve iç suları ile önemli bir balıkçılık potansiyeline sahiptir. Ülkemizde kıyı balıkçılığı yapılmaktadır. Bu balıkçılık türü, kara sularımızda balık avlama etkinliğini ifade etmektedir. Ülkemizde açık deniz balıkçılığı gelişmemiştir. Bunun başlıca nedenleri ülkemizin balık bakımından zengin olan denizlere uzak ve bu alandaki teknolojisinin gelişmemiş olmasıdır.

Yüksek oranda oksijen içeren serin suları, çok sayıda akarsuyun taşıdığı bol miktarda plankton Karadeniz’in balık miktarı bakımından zengin olmasını sağlamıştır. Bu nedenle ülkemizde avlanan balıkların büyük bir kısmı Karadeniz’den elde edilir.  Balıkların göç yolları üzerinde bulunan boğazlar ile Marmara ve Ege denizleri Karadeniz’den sonra en fazla balık avlanan yerlerdir.

 

Grafik 2.40 Denizlere göre elde edilen balıkların oranı (2016)

Grafik 2.40 Denizlere göre elde edilen balıkların oranı (2016)

Türkiye’de en fazla avlanan balık hamsidir. Avlanma miktarı bakımından hamsiyi palamut, sardalya ve istavrit izler.

İç sularımızda balık avlanan başlıca yerler doğal göller, baraj gölleri, göletler ve akarsulardır. İç sularda avlanan balıkların başlıcaları inci kefali, sazan, gümüşi havuz balığı ve gümüştür.

Fotoğraf 2.109 Türkiye’de en çok avlanan balık hamsidir.

Türkiye’de en çok avlanan balık hamsidir.

İnci kefali, Van Gölü’ne özgü endemik bir türdür. İç sularda en fazla balık elde edilen iller Van, Balıkesir, Bursa ve Adana’dır.

Balıkların üreme dönemlerinde ve aşırı avlanma, yanlış avlanma tekniklerinin kullanılması ve su kirliliği, ülkemizde balıkçılığı olumsuz yönde etkileyen etmenlerin başlıcalarıdır.

 

a- Kültür Balıkçılığı

Balık yetiştirme işlemine  kültür balıkçılığı denir. Kültür balıkçılığı denizlerde, göllerde, akarsularda ve özel hazırlanmış havuzlarda yapılır.

Denizlerde daha çok çupra ve levrek yetiştirilir. İzmir, Muğla ve Aydın, denizlerde en çok balık yetiştirilen illerdir. İç kesimlerde ise çoğunlukla alabalık yetiştirilmektedir. Alabalık yetiştiriciliğinde Muğla, Elâzığ, Isparta ve Şanlıurfa illeri ilk sıralardadır.

Su Ürünleri Üretimi ve Paketlenmesi | Kırış Gıda

Dünya’da su ürünleri üretimi

Dünyada 2013 yılında iç sularda hem avcılık hem de yetiştiricilik yolu ile elde edilen toplam üretim 56,3 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Denizlerde yapılan hem avcılık hem de yetiştiricilik yöntemi ile elde edilen toplam üretim ise yaklaşık 105 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. 2013 yılında dünyada toplam su ürünleri üretimi yaklaşıl 161,5 milyon ton olarak gerçekleşmiştir

 

Ülküm Su Ürünleri - Alışveriş Merkezi

3 Türkiye’de su ürünleri yetiştiriciliği

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kültür balıkçılığı ile üretim miktarı yıllar itibariyle hızla artmaktadır. Ancak aynı durum diğer su ürünleri için ne yazık ki geçerli değildir. Türkiye’de kültür balığı dışında su ürünleri üreten işletme sayısı 30’dur. Kara midye üreten işletme sayısı 3, akivades üreten işletme sayısı 1 kurbağa üreten işletme sayısı ise 6’dır. Besin değeri taşımayan su ürünleri üretimine bakacak olursak; su yosunu üreten işletme sayısı 4, tıbbi sülük üreten işletme sayısı 2 ve akvaryum balıkları üreten işletme sayısı 14’tür. İşletme sayısı ve kapasite miktarı incelemeye alınmayacak kadar azdır

 

Su Ürünleri Yetiştiriciliğinde Probiyotik Kullanılarak Hastalık Yönetimi

: Kültür balıkçılığı ile uğraşan işletmelerin ürettikleri ürünlere göre dağılımı

(SUYMERBİR, 2015)  Kültür balığı üreten işletmelerin 1874’ü iç sularda üretim yapan işletmeler geriye kalan 396’sı ise denizlerde üretim yapmaktadır. İç sularda üretim yapan işletmelerin toplam işletme kapasitesi 245 bin tonken denizlerde üretim yapan işletmelerin toplam üretim kapasitesi yaklaşık 195 bin tondur. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2014 yetiştiricilik rakamları ile üretim kapasitelerini kıyasladığımızda denizlerde üretim yapan işletmeler kapasitelerinin yaklaşık %65’ini kullandıkları anlaşılmaktadır. Aynı şekilde iç sularda üretim yapan işletmelerde kapasitelerinin yaklaşık %44’ünü kullanmakta olduğu görülmektedir. Bütün işletmelerin kapasite kullanım oranı ise yaklaşık %53’dür.

 

Türkiye’de denizlerde yapılan su ürünleri yetiştiriciliği

Türkiye’de denizlerde üretim yapan 396 adet işletme bulunmaktadır. İşletmeler, iç sularda yetiştiricilik yapan işletmelere göre hem daha büyük ölçeklidir hem de mevcut üretim kapasitelerini daha iyi kullanmaktadırlar. 2014 yılında yaklaşık 127 bin ton üretim gerçekleşmiştir.

BALIK YETİŞTİRİCİLİĞİ VE TÜRKİYE

2 Türkiye’de iç sularda yapılan su ürünleri yetiştiriciliği

Denizlerde üretilen kültür balığında görüldüğü gibi her yıl iç sularda yetiştirilen kültür balığı üretim miktarlarında da artış gözlenmektedir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının verilerine göre 2014 yılında iç sularda üretilen kültür balığı miktarı yaklaşık 108 bin tondur. 43385*(1+x)(2014-2000)=108239 formülünden x=0,0675 çıkmaktadır. Bu formüle göre iç sularda yapılan üretim miktarı her yıl ortalama %6,75 artmaktadır. Türkiye’de üretilen iç su ürünlerinin neredeyse tamamını alabalık üretimi oluşturmaktadır.

 

Türkiye su ürünleri pazarı ve ticareti

Türkiye’de her ne kadar toplam üretim yılara göre düşse de, ihracat hızla artmaktadır. 2014 yılında üretilen su ürünlerinin %21,53’ü ihraç edilmiştir. İthal edilen ürün miktarı 2010 yılına kadar ihraç edilen üretim miktarından fazla olsa da 2010 yılından sonra ihraç edilen ürünlerin toplamı ithal edilen ürünlerin üzerinde gerçekleşmiştir.

Su Ürünleri Teknikeri

TÜRKİYE’DE KÜLTÜR BALIKÇILIĞI SEKTÖRÜNÜN SORUNLARI

İşletmeler, üretim yerleri ve yetiştirdikleri ürünlere göre farklılık gösterebilen bir takım problemler yaşamaktadır. İşletmelerin bünyesinde genellikle idari bina, dinlenme havuzu, kapalı taşıma sistemi, arıtma tesisi gibi temel alt yapı eksiklikleri bulunmaktadır (Bozoğlu ve ark., 2005) Kültür balıkçılığı ile uğraşan işletmelerin planlanması konusunda birçok eksiklik bulunmaktadır. Projeli tesislerin, projeden kaynaklanan bir takım eksiklileri bulunmaktadır. Yapılan projelerin bir kısmı uygulanacağı arazi ve suyun özellikleri ile uyum sağlamamaktadır (Ural ve Balcı, 2007) Türkiye’de bulunan kültür balığı işletmeleri genellikle küçük aile işletmeleridir.

Ayrıca işletmeler genellikle tam kapasite ile çalışmamaktadır. İşletmelerin genellikle küçük aile işletmeleri olduğu için soğuk hava depoları bulunmamaktadır. Bu durum da yetiştirilen ürünler pazara götürülünceye kadar geçen süre zarfında kafeslerde bekletilmekte, uzayan besi süresi balık maliyetlerini arttırmaktadır. (Bozoğlu ve ark., 2005). İşletmeler genelde küçük aile işletmeleri olduğu için teknik personel de istihdam edememektedirler.

Üretim tesisi kurmak isteyen işletmeler mevzuat problemi ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Yetiştiricilik tesisi kurmak isteyen işletmeler yaklaşık 11 bakanlıktan izin almak durumundadırlar. Bu işlemler, yaklaşık 2 yıl almaktadır (Özdemir ve Sincan, 2006). Kültür balığı üreten işletmeler tam kapasite ile çalışmamaktadır.

Denizlerde yetiştiricilik yapan işletmeler mevcut kapasitelerinin %65’i, iç sularda üretim yapan işletmeler ise mevcut kapasitelerinin %44’ünü kullanmaktadırlar. Tüm işletmelerin ortalama kapasite kullanım oranı ise %53’tür. İşletmelerin mevcut kapasitelerinin altında üretim yapması birim üretime düşen sabit masrafı arttırmaktadır. İşletmelerde çalışan personel genellikle kültür balığı yetiştiriciliği hakkında fazla bilgiye sahip değillerdir. Bilgi yetersizliği ve uygulama yanlışlıkları, işletmelerde balık üretim miktarı ve kalitesi ile karlılığı azaltmaktadır (Bozoğlu ve ark., 2005).

Organik Su Ürünleri | Anadolu Ekolojik

Türkiye deniz ürünleri üretimi çoğunlukla avcılık yoluyla sağlanmakla birlikte yetiĢtiricilik yoluyla üretim 2002 yılından beri kayda değer geliĢme göstermektedir. 2002 yılında üretimin %90 avcılık yoluyla ve %10 yetiĢtiricilik yoluyla sağlanmaktaydı. (Kaynak: FAO) 2011 yılında, balıkçılık toplam üretimin %73. 2 avcılıktan ve %26,8 yetiĢtiricilikten temin edilmiĢtir. 2011 yılında Avcılık üretimi %5.93 ve yetiĢtiricilik üretimi 12.95 arttı. (TUĠK)

 

Kadın Balıkçılık Derneği Tarafından Yayınlanan Türkiye’de Balıkçılık Sektörünün Sorunları

Türkiye, üç bir tarafı denizlerle çevrili bir yarımada olması sebebiyle, balıkçılık faaliyetleri açısından büyük potansiyele sahiptir. Ancak günümüzde, balıkçılık sektörü hem yerel hem de küresel anlamda bazı ciddi sorunlar yaşamakta ve zor zamanlar geçirmektedir. Türkiye’de balıkçılığın belli başlı sorunlarını şu şekilde sıralayabiliriz.

1) Denizel Kaynakların ve Çeşitliliğin Azalması

  • Çevre kirliliği: Kıyı yerleşim yerlerindeki kontrolsüz nüfus artışı, denetimsiz ve bilinçsizce yapılan çevre planlama ve atık yönetimleri sebebiyle, evsel ve endüstriyel çevre kirliliği, günümüz ve gelecek nesillerin deniz kaynaklarını ciddi şekilde tehdit etmektedir.
  • Küresel ısınma/iklim değişikliği: Aşırı endüstriyel büyüme ve sanayilerin kontrolsüzce atmosfere saldıkları gazların neden olduğu düşünülen sera etkisinin sonucunda, dünyada kara, deniz ve havada ölçülen ortalama sıcaklıkların artmasına ve iklimlerin değişmesine sebep olmaktadır. Bu kısa dönemde kontrol edilemeyen iklim değişiklikleri, denizleri ve dolayısıyla deniz canlılarını ciddi şekilde olumsuz etkilemektedir.
  • Ekolojik dengenin bozulması: Çevre kirliliği, küresel ısınma, yanlış avlanma gibi denizlerin aldığı tüm olumsuz etkiler, dünya üzerinde yaşayan tüm canlıların yaşamlarını sürdürebilmek için gerekli olan doğal şartların bozulmasına neden olmaktadır. Bu durum, denizlerdeki yaşamın azalmasına ve hatta bölgesel olarak bitmesine sebep olmaktadır.
  • İstilacı balık türlerinde artış: Deniz ve iç sulara çeşitli yollarla ulaşarak buradaki türlerin besin kaynaklarında ve habitatını olumsuz etkileyen bazı istilacı türler, Türkiye’de son yıllarda gözlenen önemli bir problemdir.

2) Yasadışı, Kayıtdışı ve Kuraldışı (YKK) Balıkçılık

  • Yasa dışı avcılık: Yer, zaman ve tür yasaklarına uyulmaması, kaçak trol avcılığını yapılması, hedef dışı türlerin avcılığı, hayalet avcılık ve denizlerin dip bölgesinin tahribatı gibi sınırsızca ve bilinçsizce yapılan yasa dışı deniz avcılığı, balıkçılık sektörünün kanayan yarasıdır. YKK balıkçılığın artması, denizlerimizin kısa vadede iyileşemeyecek zararlar görmesine neden olmaktadır. Ayrıca, onca emekle ve alın teriyle çalışan, vergi yükümlülüklerini yerine getiren balıkçılarımızın, haksız rekabete maruz kalmasına sebep olup mesleki sürdürülebilirlikleri tehdit etmektedir.

Aşırı avlanma hamsiyi bitirdi - Türkiye'nin Ekonomi Portalı Sondevir

  • Aşırı avlanma ve balık israfı: Avlanan balıkların satışı, pazarlanması ve nihai tüketiciye ulaştırılmasındaki alt yapı yetersizlikleri sebebiyle, arz-talep dengesi sağlıklı kurulamamaktadır. Bu durum, belirli dönem ve mevsimlerde bolca avlanan balıkların israfına neden olmaktadır. Günümüzde, balık israfı hem küresel hem de yurt bazında tavan yaptığı için acil çözülmesi gereken çok önemli sorunların başında gelmektedir.
  • Endüstriyel balıkçılığın aşırı büyümesi: Aşırı kapasiteli endüstriyel balıkçılık filoları, hem denizlerimizdeki doğal kaynaklar üzerinde büyük baskı oluşturmakta, hem de küçük ölçekli balıkçılık yapan geleneksel balıkçının mesleki ve finansal sürdürülebilirliğini zorlamaktadır. Küçük ölçekli balıkçılık, Türkiye’de balıkçılığın yaklaşık %90’ını oluşturmaktadır. Öte yandan, tutulan balığın sadece %10’u küçük ölçekli balıkçılar tarafından avlanmaktadır. Bu durum, küçük ölçekli balıkçının gelir düzeyinin az olmasına sebep olup sosyo-ekonomik durumlarını zayıflatmaktadır. 
  • Amatör balıkçıların yasal olmadığı halde tuttuğu balığı satması: Amatör balıkçıların, avladıkları miktar resmi rakamlara dahil edilmese de, ticari balıkçılık üzerinde önemli bir av baskısı oluşturduğu düşünülmektedir. 

2019 zıpkın avı zor atışlar, zıpkınla balık avı, 2019 fishing, 2019 balık  avı - YouTube

  • Yasa dışı zıpkınlı balık ticareti: Kıyı şeridinde zıpkın avcılığının balık yuvalarına zarar vermesi, zıpkın avcılığının gece ve tüple yapılması, ekonomik değeri yüksek olduğu için belirli balıklara odaklanılması, bir bölgedeki demersal balık stoklarını birkaç günde çökertebilecek olumsuz ekosistemsel sonuçlara neden olabilmektedir.

 

3) Sosyal, Kültürel ve Rekabet Koşullarının Yetersizliği

  • Türkiye’de balık tüketim alışkanlıkları: Dünyada avlanan balığın %31.7’lik kısmı taze olarak, geri kalan % 59.3’lük kısmı ise işlenmiş olarak tüketilmektedir. Ancak Türkiye’de üretilen balığın % 86.2’lik kısmı taze olarak, işlenmiş (yani dondurma, kurutma, tuzlanma, konserveleme ve tütsüleme vb. işlem görmüş balıkların tümü) miktar ise sadece % 13.8 civarındadır. Türkiye’de balık tüketim alışkanlıklarının, sadece taze ve belirli av dönemlerinde tüketilmesi, avlanan balığın verimli tüketimini engellediği gibi, mevsimselliğe ve fiyat dalgalanmalarına neden olmaktadır. Avcılığın bol olduğu dönemlerde fiyatlar düşmekte, avcılık azaldığında ise fiyatlar yükselmektedir. Fiyatların aşırı düşmesi balıkçının kazancını, aşırı yükselmesi ise balık tüketimini olumsuz etkilemektedir. 
  • İşlenmiş balık kültürünün azlığı: Türkiye’de balık işleme ve muhafaza etme yöntemlerinin uygulamaları, teknoloji ve yatırımı yetersiz olduğundan, satılamayan veya ekonomik değeri düşük olduğu için avlanan balıklar çöpe atılarak israf edilmektedir. Hal böyleyken, işlenmiş ürün yelpazesinin genişletilmesi, katma değeri yüksek ürünler üretilmesi ve pazarlaması konularında araştırma ve geliştirme çalışmaları yapılması önemlidir. 
  • Cinsiyet ayrımcılığı: Türkiye’de aile balıkçılığının temelini kadınlar oluşturmaktadır. Ancak toplumumuzda, gerek balıkçılığın erkek mesleği olarak görülmesi, gerekse kadının aile ve yurt ekonomisinde geri planda tutulması yüzünden, kadın balıkçılar ve balıkçılık sektöründeki kadınlar sosyal ve ekonomik anlamda zayıflatmaktadır. Ayrıca, cinsiyet ayrımcılığı yüzünden geçimini denizden sağlayan tüm kadınların, sektörün politikalarına varlıkları ve kararları yansımamaktadır. Bu eşitsizliğin durdurulması, kadın haklarının gözetilmesi ve korunması, hem Türk kadınına hem de Türk ekonomisine çok önemli derecede katma değer sağlayacaktır.

Balıkçılar artık boş ağ çekiyor Kaynak: Balıkçılar artık boş ağ çekiyor -  YabanClub

  • Küçük ölçekli balıkçılığın sosyo-ekonomik düşüşü: Yukarıda belirttiğimiz tüm bu sebeplerden ötürü, tükenmekte olan denizlerimizdeki balık stokları ve sektördeki adil olmayan rekabet koşulları, hem geleneksel küçük ölçekli balıkçının hem de geçimini balıkçılık sektöründen elde eden küçük esnafın üretkenliği, verimliliği, geliri ve mesleki sürdürülebilirliği ciddi anlamda zarar görmektedir.
  • Eğitimsizlik: Bilinçsizce ve farkında olmadan; kullanılan ve tüketilen denizel kaynaklar, yıpratılan ve kirletilen denizler, küresel anlamda insanın yaşam koşullarını çok olumsuz etkilemektedir. Bu sebepten, denizlerin biyolojik dengesinin ve çeşitliliğinin sürdürülmesi için, denizlerden ve deniz ürünlerinden sağlıklı ve elverişli bir biçimde faydalanmayı, adil, bilinçli, sağduyulu ve sürdürülebilir balık avcılığı ve tüketimi konusunda hem bireysel hem de kurumsal eğitimler ve farkındalıklar arttırılmalıdır.

 

4) Devlet ve Örgüt Desteklerinin Yetersizliği

  • Tedbir, denetim ve mevzuat yetersizlikleri: Devletimiz tarafından, yukarıda belirttiğimiz sorunlar için tedbirler ve denetimin arttırılması, gerekli alanlarda mevzuat eklemeleri ve/ya değişiklikleri yapılması gerekmektedir.
  • Yetersiz örgütlenme ve organizasyon: Yukarıda belirttiğimiz sorunların çözümlenmesi, denizlerinizin ve deniz canlılığının korunması için gerekli önlemlerin belirlenmesi, birey ve kurumların bilinçlendirilmesi ve gerekli tedbirlerin alınıp uygulanması konularında balıkçılık sektöründe çalışan tüm insanların örgütlenmesi ve organize bir şekilde çalışması gerekmektedir.

Kadın Balıkçıların Sorunları

Kadın Balıkçı

Türkiye’de her 30 balıkçıdan en az biri kadın balıkçı. Ancak kadın balıkçılar, balıkçılığın erkek mesleği olarak algılanması yani; sektördeki yerleşik toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle yapısal sorunlar yaşıyor. 

Ülkemizde, aile balıkçılığının temelini kadın balıkçılar oluşturuyor. Resmi kayıtlara göre Türkiye’de, aile balıkçılığında çalışan 400 civarı kadın balıkçı var görünüyor. Ancak yapılan saha çalışmaları sayılarının 1000’leri bulduğu gösteriyor (Göncüoğlu ve Ünal, 2011). 

Kadın balıkçılar, tekne sahibi olmadığı için resmi kayıtlarda görünmüyor, ayrıca, balıkçılık kooperatiflerine katılamıyor ve ortak olamıyor. Dolayısıyla, kadın balıkçıların denizdeki emekleri fark edilmiyor, kayıt altına alınamıyor, kadın balıkçılar örgütlenemiyor ya da kooperatifte temsil edilmiyor, karar mekanizmalarında yer alamıyor.

Sonuç olarak, kadın balıkçıların balıkçılık sektörü politikalarına varlıkları ve kararları yansımıyor.

 

Kadın balıkçılar ve sağlıklı denizler arasındaki hassas ilişki…

Ülkemizde ve dünyada denizel biyoçeşitlilik insan baskısı altında; yasa dışı ve aşırı avcılık, iklim değişikliğinin denizler üzerindeki etkisi, balıkçılık ve koruma politikalarındaki yetersizlikler nedeniyle küçük ölçekli aile balıkçılığı (veya kıyı balıkçılığı) yapanların sayısı ne yazık ki giderek azalıyor (Sur-koop, 2018).

Kadın balıkçılar, küçük ölçekli aile balıkçılığının temelini oluşturuyor. Küçük ölçekli aile balıkçılığının teminatı; denizlerin sağlığı ve verimi. Aynı şekilde denizlerin sürdürülebilirliği, küçük ölçekli balıkçılık sisteminin sürdürülebilirliğine ve güçlenmesine bağlı.

Sonuç olarak; kadın balıkçıların bu işte kalmasını sağlayacak koşulların sağlanması, hem tanınmaları ve güçlenmeleri, hem de kıyıların korunması, bol balık, sağlıklı denizler anlamına geliyor.

Kısacası; toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımı, denizlerin ve balıkçılık sektörünün sorunlarını çözmede önemli rol onamaktadır.

 

Toplumsal cinsiyet politikaları neden gereklidir ve önemlidir?

İnsan hakları, her insanın hak ve haysiyet bakımından eşit olduğu anlayışına dayanır. Kadınlar ve erkekler arasındaki eşitlik, bunun ayrılmaz bir parçasıdır. Kadınların ve erkeklerin eşit fırsatlarının teşvik edilmesi de kuruluşların operasyonel verimliliğini artırmaktadır.

Toplumsal cinsiyet bakış açısının, kurumsal yapıların, programların, projelerin ve politika süreçlerinin her parçasına entegrasyonuna “Toplumsal Cinsiyet Kaynaştırması” denir. Bu, her kuruluş ve işletmenin, Kurumsal Sosyal Sorumluluk stratejisi ve politikasının temel bir parçası olmalıdır.

Toplumsal cinsiyet politikalarının uygulanması, artan üretkenlik ve problem çözme konusunda dengeli bir yaklaşım anlamına gelebilir. Ayrıca, hem erkeklere hem de kadınlara yönelik bildirilen ihlalleri takiben suistimalleri vurgulamak için delil toplama aracı da olabilir.

Toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri hakkında farkındalık ve bölgeye bağlı olarak hem erkekler hem de kadınlar için güvence eksikliği, temel insan haklarının kötüye kullanımını daha da vurgulayabilir.

İş söz konusu olduğunda, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin gerçek veya algılanan bir kültürü, şeffaf ve yayınlanmış toplumsal cinsiyet politikalarının eksikliği, ihlal ve istismar iddiaları için uygulama ve etkili çözümler, önemli itibar zedelenmesine yol açabilir. Dolayısıyla, toplumsal cinsiyet eşitliği proaktif olarak her zaman uygulanmalıdır.

Kaynak:

 

 

Yorumlar

Yorum Yaz

Değerlendirme yapınız 1-5 arası!

Bizden haberdar olmak ister misiniz?


Copyright, Her hakkı saklıdır. hayvancılık.com 2020

Iyzico
ÖNCELİĞİMİZ ARILAR VE DOSTLARI Arılar ve Arıcılık hakkında genel bilgi beceri ve tecrübe Paylaşım zemini Bal Arıları ve Yaban Arıları, Arıcılık çalışmaları: Arıcılık Malzemeleri, Arı Ürünleri, Arı Yetiştiriciliği, Bal, Polen, Propolis, Üretimi, Kara kovan ve Modern Arıcılık sistemleri hakkında Tüm Çalışmaların birinci öncelikli destekçisi Hayvancılık ve Tarım Bilgi paylaşım rehberlik Çalışmalarının destekçisi olabilmek için hayvacılık.com internet paylaşım zeminidir. Doğal Hayvancılık, İyi İş Fikirleri, Yeni İş Fikirleri, Doğal Hayat, Endüstriyel Tarım, Endüstriyel Hayvancılık, Türkiye'de Hayvancılık, Hayvanlar Alemi, Hayvansal ve Tarımsal ürünler, hayvan ve Tarım Teknolojisi, Hayvan Hakları, Sokak Hayvanları, Hobi Hayvancılığı, Su ürünleri ,Küçükbaş ve Büyükbaş Hayvancılık, Vahşi Doğa, Kanatlı Hayvancılık, Evcil Hayvancılık, Hayvancılık ve Tarımda Destek Bizden. Gelenekselleşen Tarım çok değil 70 li yıllara biraz gidebilsek, kırsalda bir çok köyümüzde elektrik dahi yoktu, o dönem ilkel tabir edebileceğimiz sayılı traktör tarla sürmenin dışında çok özelliği olmayan kısıtlı araç gereç, günümüzdeki yoğun ambalaj sistemleri mümkün değil, hayvancılığa dayalı tarım, tarıma dayalı hayvancılık iç içe kırsal yaşamda. diyebilir miyiz geleneksel tarım. İmkansızlıklar bazen daha güzel imkanlar sunar insanlara. Verim arttırmak, artan dünya nüfusu karşısında daha fazla verimi hayal etmek mümkün. Olan oldu. Bu gün doğal her şeyi arar olduk. Ne yapalım köylerdeki elektriklerimi keselim dediğinizi duyar gibiyim. traktörlerimi alalım çiftçiden. Gerek yok. akaryakıt dahil tüm enerji çeşitlerini o kadar hızlı tüketiyoruz ki gerek kalmayacak. Ukrayna - Rusya savaşı sinyalleri vermeye başladı. Az çok bilgisi tecrübesi olanlar, kırsalda arazi imkanı olanlar, büyükşehirlerin işsizliğinden kırsalın az kazancı bereketlidir. Şahsi gıda ihtiyaçlarınızı çoğunlukla bahçeli bir evin bahçesinden dahi karşılayabilirsiniz. bir kaç hayvan bakarak her hangi bir maaşa ihtiyaç bile duymadan yaşamak mevcuttur. kaldı ki kırsal insanı imeceyi de sever. hadi kalkın köye gidelim, istila edelim şehirleştirelim. dediğinizi duydum. bu gün değilse bile aklınızın bir köşesine kaydedin. ayrıca kentlerde yaşayan her birey bir gün doğayı özlediğinin farkına varır. gıda su savaşları kentsel çöküş başlamadan gelecek için küçük küçük te olsa adımlar atalım diyorum. Şimdi gelelim asıl konulara; özellikle tarımsal hayvancılık yada hayvansal Tarım bence tek çıkış yolu budur. Tarım ağırlıklı yada hayvancılık ağırlıklı nasıl dilerseniz öyle olsun. Tarım ve Hayvancılık; kırsaldaki insanımızın başlıca uğraşı ve geçim kaynaklarını oluşturduğunu hepimiz biliyoruz. . Şehir hayatının cazibesiyle gittikçe azalan ve özellikle de genç nüfus göçü nedeniyle özellikle küçük şehir ve kasabalarda yaşayanların bir çoğu yakın köylerde tarım ve hayvancılıkla uğraşarak açığı kapatmaya başladı bile. Bu sebepten büyük şehirler dışında yaşam standardı nın her geçen gün arttığını gözlemleyebilirsiniz. ışığın etrafındaki sinekler gibi Büyükşehirlerin etrafından ayrılamıyoruz. Peki Işık sönünce ne olacak hiç düşünüyor muyuz. Işığın nasıl söneceğini söylememe gerek yok sanırım. hastalıklar, doğal afetlerden bahsetmeden dahi olasılıkları hepimiz gayet iyi biliyoruz. Konumuz farklı zaten. kısaca günümüz Geleneksel tarım tekniklerinde mahsul verimi için genelde kontrol dışı kimyasal ilaçlar, kimyasal gübreler, doğaya zararlı herbisitler, tarlalarda anız yakılması, bitki geliştirici hormonlar, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalı tohumlar ve bunlara ilaveten çevre kirliliği doğal yaşamı olumsuz yönde etkileyerek coğrafyamızı yaşanmaz hale getirmiş ve halen getirmektedir. Bunlar büyük şehirlerin etrafını kırsal alanlar dahil çepe çevre sarmış durumda. çalışmakta, iş bulmakta her geçen gün imkansızlaşıyor. Genetiği bozulmuş tohumlar, kimyasal gübre ve ilaçlar, hayvanlar ise hormon ve antibiyotik benzeri yem katkı maddeler ve kesim hanelerin yakın, yoğun olarak kullanımı, çevreyi kirletmekte, hayvan ve insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Sağlıksız ürünler ile beslenen insanlarda başta kanser olmak üzere sağlık sorunları, ekolojik dengeyi korumak, çevrenin gördüğü zararlar karşılığında , Toprak verimliliğini koruyacak üretim teknikleri ekolojik, organik, biyolojik,, bio -dinamik, alternatif, doğal, yenilenebilir, sürdürülebilir tarım yada hayvancılık gibi teknik terimler ile adlandırılarak dünyada çeşitli uygulama ve araştırmalar yapılmaktadır. Tarımsal Hayvancılık yada Hayvansal Tarım çalışmalarının beraber bir bütün halinde yapılması zorunluluğunu getiren her hangi bir yasa yada kanun olmamasına rağmen. belirli bir kural hatta özendirici tanım dahi bulabilirseniz banada söyleyin. Miras dediğimizde maalesef atadan kalan araziler olarak düşünüyoruz. kentsele yakın olması arazinin büyüklüğüne göre inşaat değerleri hesabı yapılıyor. Heyecanlandırıyor tabi ki doğal olarak. doğal olarak diyorum doğamız kent olduğundan kaynaklı. Ben şahsım adına birkaç dönüm tabir edebileceğimiz. tarımsal toprak dededen var. gördüğümde koruluk olmuş yıllardır atıl kalmış zamanında ekilebilen arazi meşelik olmuş. Heyecanlandım her ne olursa olsun ağaç kolay yetişmiyor. ağaçlanmış arazi. Büyük bir heyecan ile tarımsal yada hayvancılık anlayışı ile neler yapabilrim düşüncesi ve araştırmalarına koyuldum. Bir kaç yıl üzerinde çok fazla vakit ayıramamama rağmen yol haritası oluşturmaya başladım devam ediyorum. Doğal koşullar, hava sıcaklık dereceleri, su oranları, tarım ve orman koşulları ve çeşitliliği, yöresel etkiye uyum Arazide bulunan ağaçların ıslahı, hayvancılık üzerinde etkileri üzerinde teorik çalışmalarımı sürdürüyorum. Bitki ve hayvan yetiştirilmesinde inşaat sal değil tarımsal ekonomiye nasıl dönüştürebilirim araştırmalarıma tatbiki olarak başlayacağım günleri sabırsızlıkla bekliyorum. Bitkisel üretimde ise hayvan gübrelerinin organik gübre olarak değerlendirilmesi, hava şartları ve toprağın çeşitliliğinde sağlanan yöresel uyumların önemi üzerinde duruyorum. Gelenekselleşen yeni dünya düzeni teknikleri ise üretimde kullanılan kimyasallar = Tarım İlaçları = hava toprak su besin kirliliği= atmosferi kirlenirken, doğal dengenin bozulması, iklimlerin değişmesi, doğal afetler, = hava, toprak, su kirliliğin yanı sıra , gıdalar üzerinde kalıntı tarım ilaçları, insan vücudunda yağlarda birikerek sağlığımız zarar verdiği gibi anne sütü olarak genetik geleceğe zarar verdiğini bilmeyen yok. Beraberinde getirdiği hastalık. Önce alerjik hastalık çeşitlerini yazmamamıza gerek olduğunu düşünmüyorum. Bu sebeplerden tarımsal arazilerin önemini gelecek yıllarda daha iyi anlayacağız. Bende 60 yıla yakın şehir yaşantımda yaşadıklarım. tecrübelerim. Tarımsal arazi miras kalmış sa tarım da bize miras anlayışı ile bir metre kare tarım alanına ihtiyaç duyacağımız günleri göstermesin yaradan diyorum. Geleceği tarımla inşa etmek, geçmişten kalan gelenek mirasları var. Yörenin önemi, yöresel tarım ve hayvancılık. anlayacağınız geçmiş geleneksellerimizi bir nebze olsun canlandırmak ta bizlere bırakılmış çok büyük bir miras düşüncesindeyim. Geleceğe en büyük sermaye asla yıkılmayacak, dönüşüm istemeyen, döngü nün lokomotifi, ilkel tarım dahi olsa günümüz koşulları ve imkanlarını da kısım kısım kullanarak, Tarımsal hayvancılık yada hayvansal tarım sonuç iç içe geçmiş dengeyi sadeleştirmeden eldeki arazileri yöredeki hayvancılık rengini yaşatabilenler mirasın gerçek koruyucuları olduğu gibi. Geleceğe gerçek mesleği ve erbaplarını bırakma güzelliğini yaşayanlardır. Köyde köyü yaşamak, yaşatmak adına Dedelerimizin ruhu şad olsun. Doğa ile dost olmak, kalan mirası da doğamıza yatırımla değerlendirmek demektir. Yerel çeşitliliği korumak yeniden şekillendirmek gereği üzerinde durmak istiyorum. Yerel tohumlar, bitki örtüsü ve hayvan çeşitliliğini geçmişten günümüze gelen gen haritası üzerinde uyum sağlayan nesiller üzerinde özenle çalışmak gerekir. Hayvancılık ve tarım arazilerini birlik beraberlik içinde yerel olarak iç içe belirleyerek. bir bütün olarak kademeli düzen kurmak, hayvancılığın ve tarımın bağlantılarını bölgelerin kendi bünyesinde paylaşımlarla yeterli, verimli sonuçlar elde edilebilir. Toprağın hem de tarımsal ve hayvansal değerlerin erozyonunu bir an evvel durdurmak, işlenen toprak üzerinde kurulmuş genetik dengeler ile mevcuttur bitki ve böcek, diğer hayvan rengi çeşitliği aslında dengenin ta kendisidir. Çevre kirliliğine sebep olan bir çok faktörün doğal döngü keşfini yeniden araştırıp sabırla uygulayabilmek anlamına gelir. Çevre su miktar ve kalitesi, kullanım alanları mümkün olduğunca doğal yollarla değerlendirilebilmelidir. Orman halini almış tarım arazilerinin ağaçlandırma ıslahı çalışmalarının yanı sıra seyreltilin alanlara uygun maki çalı bitkileri ile donatılması sağlanmalıdır. Arıcılık, ipek böceği vb. hayvancılığın yanı sıra küçük ve büyükbaş ve kanatlı hayvancılık doğaya yayılımını sağlamak mümkün görünmektedir. Kırsal kesimde; sürekli dönüşümlü yenilenebilir tabir edilen enerji ve üretime destek ürünlerin açığa çıkmasını sağladığımız taktirde. Yem, Gübre, İlaçlama gibi bir çok sorunun doğal olarak çözülebilir olduğu ilkel tarımda dahi kanıtlanmış durumdadır. Kaynakların, odun, su ve suyun gücü, Güneş enerjisi, tezek ve benzeri enerji kaynaklarının kullanım imkanını arttıracağı gibi, özellikle verimli küçük arazilerin işlenmesinde Akaryakıt, Elektrik tüketimi yerine insan ve insanların yönetiminde hayvan gücünden faydalanırken, amaç dahilinde yetiştirdiğimiz hayvanların et, süt, deri vb. teknolojik verimliği ek kazanç faydaları mevcuttur. Teknolojik alet edevatın hayvansal destek gücü günümüzde çok büyük gelişmeler kaydettiğinin ve iş gücüne büyük katkılar sağlayabileceğini de unutmamalıyız. Çevreyi kirleten faktörlerin, plastik ambalaj, poşet, metal ve cam atıklarının üretim, tüketim, dönüşüm aşamasında harcanan her türlü enerji ve iş gücünün de bütünüyle enerji kaybı olduğunu maliyetlere gider anlamında yüklediği yük küçümsenecek nitelikte değildir. Diyorum ki şehirlerde önüne geçemediğimiz çevre kirliliği, çevresel atıklar ve dönüşüm çabaları kırsal alanlarda yapacağımız hem ekonomik ve hem de temiz doğa anlayışı enerji ve iş gücü tasarruf unun artışı masraflar da kısa zaman içerisinde minimum seviyelere çekilmiş olur. Küçük çiftçinin kendi kendine yetebildiğini, büyük şehirlerde yaşayanlara oranla daha refah içinde olabildiğini daha fazla, daha fazla anlayışı yerine eldeki imkanları gerektiği kadar, gerektiği gibi değerlendirebilen asla şikayet etmeyen güzel insanlarında olduğunu unutmayalım. . HAYVANCILIK Yoğun yetiştiricilik uygulamaları hayvanlarda başta sağlık sorunlarının artmasına sebep olduğu gibi, sıkışık barınma başta stres olmak üzere sık sık ve çeşitli hastalıkları beraberinde getirdiğini sağır sultan duymuştur. Hayvanların bağışıklık sistemlerinin çökmesi, hayvan beslemelerinde et süt verimliliği arttırıyor derken Hayvancılık doğasına ters bir çok yöntem, hormon, antibiyotik uygulamaları, ve benzeri yem katkı ve tarımsal ilaçların bulunduğu yem kullanımı hayvanlar üzerinde bıraktığı kalıntı ,Tarımsal ürünlerden insanlara zarar verdiği gibi, Hayvansal ürünlerin tüketiminde de hastalıkları arttırmaya devam ettiğinin kanıtı "deli dana hastalığı" bariz örneklerden biridir. Hayvan gübresi çevre kirliliği sebepleri arasında yerini almış durumdadır. Kaldı ki yoğun yetiştiricilikte hayvanların doğal haklarını kısıtlarken, çevreye ve bütçeye . Hazır yem, gübre fazlalığı, havalandırma, ızgara, sağlık ve temizlik problemleri ,zincir giderleri oluşmaktadır. Bozulan doğal döngü, endüstriyel maliyet artışları zarara kadar sürüklemektedir. Hayvan doğası demek refahı demek değil midir. Doğal yemlenme doğada olmalıdır. Hayvan Yetiştiriciliğinin temeli; Belirli kapalı dönemler ve her dönem kapalı zamanlar vardır. Meralı alanlarda hayvancılığın önemini kavramak, 7/24 kapalı üretimden kurtarmak tarımsal hayvancılıktır. Çobanlı, meralarda otlaklarda hayvancılık. Çevreye etkileri, sürdürülebilir döngünün sağlanması, hayvan hastalıkların önüne geçilmesi, yem ve barınma maliyetlerinde düşüş sağlayacaktır. Hayvansal tarım olmazsa, olmazlar arsına girmelidir. Yoğun üretim giderlerini arazi genişletmeye yönlendirerek yatırım imkanı da sağlanmış olacaktır. örneğin 5 yıllık kalkınma planı, 10 yıl içinde tamamlanmış olacak diyelim. 10 yıl sonra tesislerin güncellenmesi mecburiyeti varken, arazilerin yatırımı katlaması ile kar zarar açığa çıkmış olacak. YÜksek kaliteli tarım, hayvancılık ürünleri üretebilmek, Kırsal alanlarda daha az maliyetli, kolay ve sağlıklıdır. Büyükşehirlerde ve etrafında yoğunlaşmalar sonucu oluşan talep her gün farklı teknolojik sistemlerin denenip araştırma - geliştirme çalışmaları ve çabaları tarımsal hayvancılığın değerini ortaya koymaktadır. Doğa dengesini kendi belirleyebilir. Toplumun kar - zarar anlayışı ancak yoğunlaşmayı getirir. Kalabalıkları yönetmek zordur. Geleneksel, teknolojik, Ekolojik, bio tarım yada ilkel tarım adı ne olursa olsun, tarımsal hayvancılık yada hayvansal tarım çalışmaları hayvancılıkta kesin ve doğal ve doğanın başarısıdır. Arıcılık bizim değil hayvancılık alanında doğanın birinci önceliği konumundadır. Bal arıları, ve yaban arıları döngüsü, sıcaklık, doğal yaşam alanlarının kaybı, düşük yada yüksek iklim değişiklikleri, yetiştirilen bitkilerin özellikleri, erozyon, hastalık ve zararlılarla mücadele, beslenme, çevre faktörleri, elektrik, elektronik, elektromanyetik faktörler, hava kirliliği, gürültü kentsel yapılaşmanın getirdiği yoğunlaşma arıları etkilemektedir. Zirai alanların doğal sürdürülebilir tarımsal hayvancılık ile elde edilecek olan ürünler günümüz büyükşehirlerin dibinde endüstriyel tarımla elde edilecek ürünlere göre daha sağlıklı ve gelir getirici olacaktır. Kırsal alanlarımızın arıcılığa uygun olması arıcılık ürünlerinin hayvancılıktaki payını daha verimli hale getirebileceği kuşkusuzdur. "Arıcılığın Gelişmesi" gerçek önemini de açığa çıkartmaktadır. Arılar tozlaşma yoluyla doğal tarım ve ürünlerinde verim ve kalitesinin dengesi demektir. Bal Arıları ve Yaban Arıları, Arıcılık çalışmaları: Arıcılık Malzemeleri, Arı Ürünleri, Arı Yetiştiriciliği, Bal, Polen, Propolis Üretimi, Kara kovan ve günümüz arıcılığı genel anlamda tarım ve hayvancılığın baş rol oyuncusu ve en bereketlisidir. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de tarım ve hayvancılık medeniyetin ta kendisidir. Tarımsal hayvancılık ise olmaz ise olmazlardandır. Büyükşehirler ve etrafında kümelenen hayvancılık ve tarım çalışmalarının yayılımı sağlanmalıdır. Kentsel yaşam evcil hayvanlardan bir kısım kanatlı kuş familyası, akvaryum balık ve çeşitleri, Kedi Köpek benzeri nitelikte kentsel yaşama daha uygun yetiştiricilikten çok sadece hobi sel hayvan bakımı faaliyetlerinin devamı niteliğinde sürdürülebilirlik sağlanabilir. Tarımsal faaliyetler "Hobi Bahçeleri" niteliğinde çok öteye gidemez. Büyükşehirler de Büyükbaş, Küçükbaş, ve kanatlı hayvan yetiştiriciliği mahalleler statüsünde getirilen yasaklar ve tarım alanları yetersizliğinden dolayı verim sağlanamamaktadır. Yoğun yetiştiricilik çevre kirliliğine de sebep olmaktadır. Hazır yem kullanımı maliyet artışları ekonomiyi de daraltmaktadır. Her geçen gün küçük şehirler ve kasaba yaşayanları, yakın kırsal ve köylerde hayvancılık ve tarımsal faaliyetlerini günlük rutinleri ile birlikte sürdürebilmektedir. Işığın etrafında dönüp duran sinekler misali, Büyük şehirlerin etrafına sıkışan Yok denecek kadar az tarımsal faaliyetler, topraksız yoğun hayvancılık Gelenekselleşen, teknolojik Hayvancılık Üretim modelleri yetersizliğini sürdürmeye devam edecektir.