3 Tarafımız Denizlerle Kaplı; Balık Avlanma yolu yada kültür balıkçılığı Sorunlarımız, sebepleri, istatistkler yayınlamaya devam edeceğiz.
Balıkçılık
Türkiye, çevresindeki denizleri, 8333 km uzunluğundaki kıyıları ve iç suları ile önemli bir balıkçılık potansiyeline sahiptir. Ülkemizde kıyı balıkçılığı yapılmaktadır. Bu balıkçılık türü, kara sularımızda balık avlama etkinliğini ifade etmektedir. Ülkemizde açık deniz balıkçılığı gelişmemiştir. Bunun başlıca nedenleri ülkemizin balık bakımından zengin olan denizlere uzak ve bu alandaki teknolojisinin gelişmemiş olmasıdır.
Yüksek oranda oksijen içeren serin suları, çok sayıda akarsuyun taşıdığı bol miktarda plankton Karadeniz’in balık miktarı bakımından zengin olmasını sağlamıştır. Bu nedenle ülkemizde avlanan balıkların büyük bir kısmı Karadeniz’den elde edilir. Balıkların göç yolları üzerinde bulunan boğazlar ile Marmara ve Ege denizleri Karadeniz’den sonra en fazla balık avlanan yerlerdir.
Grafik 2.40 Denizlere göre elde edilen balıkların oranı (2016)
Türkiye’de en fazla avlanan balık hamsidir. Avlanma miktarı bakımından hamsiyi palamut, sardalya ve istavrit izler.
İç sularımızda balık avlanan başlıca yerler doğal göller, baraj gölleri, göletler ve akarsulardır. İç sularda avlanan balıkların başlıcaları inci kefali, sazan, gümüşi havuz balığı ve gümüştür.
Türkiye’de en çok avlanan balık hamsidir.
İnci kefali, Van Gölü’ne özgü endemik bir türdür. İç sularda en fazla balık elde edilen iller Van, Balıkesir, Bursa ve Adana’dır.
Balıkların üreme dönemlerinde ve aşırı avlanma, yanlış avlanma tekniklerinin kullanılması ve su kirliliği, ülkemizde balıkçılığı olumsuz yönde etkileyen etmenlerin başlıcalarıdır.
a- Kültür Balıkçılığı
Balık yetiştirme işlemine kültür balıkçılığı denir. Kültür balıkçılığı denizlerde, göllerde, akarsularda ve özel hazırlanmış havuzlarda yapılır.
Denizlerde daha çok çupra ve levrek yetiştirilir. İzmir, Muğla ve Aydın, denizlerde en çok balık yetiştirilen illerdir. İç kesimlerde ise çoğunlukla alabalık yetiştirilmektedir. Alabalık yetiştiriciliğinde Muğla, Elâzığ, Isparta ve Şanlıurfa illeri ilk sıralardadır.
Dünya’da su ürünleri üretimi
Dünyada 2013 yılında iç sularda hem avcılık hem de yetiştiricilik yolu ile elde edilen toplam üretim 56,3 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Denizlerde yapılan hem avcılık hem de yetiştiricilik yöntemi ile elde edilen toplam üretim ise yaklaşık 105 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. 2013 yılında dünyada toplam su ürünleri üretimi yaklaşıl 161,5 milyon ton olarak gerçekleşmiştir
3 Türkiye’de su ürünleri yetiştiriciliği
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kültür balıkçılığı ile üretim miktarı yıllar itibariyle hızla artmaktadır. Ancak aynı durum diğer su ürünleri için ne yazık ki geçerli değildir. Türkiye’de kültür balığı dışında su ürünleri üreten işletme sayısı 30’dur. Kara midye üreten işletme sayısı 3, akivades üreten işletme sayısı 1 kurbağa üreten işletme sayısı ise 6’dır. Besin değeri taşımayan su ürünleri üretimine bakacak olursak; su yosunu üreten işletme sayısı 4, tıbbi sülük üreten işletme sayısı 2 ve akvaryum balıkları üreten işletme sayısı 14’tür. İşletme sayısı ve kapasite miktarı incelemeye alınmayacak kadar azdır
: Kültür balıkçılığı ile uğraşan işletmelerin ürettikleri ürünlere göre dağılımı
(SUYMERBİR, 2015) Kültür balığı üreten işletmelerin 1874’ü iç sularda üretim yapan işletmeler geriye kalan 396’sı ise denizlerde üretim yapmaktadır. İç sularda üretim yapan işletmelerin toplam işletme kapasitesi 245 bin tonken denizlerde üretim yapan işletmelerin toplam üretim kapasitesi yaklaşık 195 bin tondur. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2014 yetiştiricilik rakamları ile üretim kapasitelerini kıyasladığımızda denizlerde üretim yapan işletmeler kapasitelerinin yaklaşık %65’ini kullandıkları anlaşılmaktadır. Aynı şekilde iç sularda üretim yapan işletmelerde kapasitelerinin yaklaşık %44’ünü kullanmakta olduğu görülmektedir. Bütün işletmelerin kapasite kullanım oranı ise yaklaşık %53’dür.
Türkiye’de denizlerde yapılan su ürünleri yetiştiriciliği
Türkiye’de denizlerde üretim yapan 396 adet işletme bulunmaktadır. İşletmeler, iç sularda yetiştiricilik yapan işletmelere göre hem daha büyük ölçeklidir hem de mevcut üretim kapasitelerini daha iyi kullanmaktadırlar. 2014 yılında yaklaşık 127 bin ton üretim gerçekleşmiştir.
2 Türkiye’de iç sularda yapılan su ürünleri yetiştiriciliği
Denizlerde üretilen kültür balığında görüldüğü gibi her yıl iç sularda yetiştirilen kültür balığı üretim miktarlarında da artış gözlenmektedir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının verilerine göre 2014 yılında iç sularda üretilen kültür balığı miktarı yaklaşık 108 bin tondur. 43385*(1+x)(2014-2000)=108239 formülünden x=0,0675 çıkmaktadır. Bu formüle göre iç sularda yapılan üretim miktarı her yıl ortalama %6,75 artmaktadır. Türkiye’de üretilen iç su ürünlerinin neredeyse tamamını alabalık üretimi oluşturmaktadır.
Türkiye su ürünleri pazarı ve ticareti
Türkiye’de her ne kadar toplam üretim yılara göre düşse de, ihracat hızla artmaktadır. 2014 yılında üretilen su ürünlerinin %21,53’ü ihraç edilmiştir. İthal edilen ürün miktarı 2010 yılına kadar ihraç edilen üretim miktarından fazla olsa da 2010 yılından sonra ihraç edilen ürünlerin toplamı ithal edilen ürünlerin üzerinde gerçekleşmiştir.
TÜRKİYE’DE KÜLTÜR BALIKÇILIĞI SEKTÖRÜNÜN SORUNLARI
İşletmeler, üretim yerleri ve yetiştirdikleri ürünlere göre farklılık gösterebilen bir takım problemler yaşamaktadır. İşletmelerin bünyesinde genellikle idari bina, dinlenme havuzu, kapalı taşıma sistemi, arıtma tesisi gibi temel alt yapı eksiklikleri bulunmaktadır (Bozoğlu ve ark., 2005) Kültür balıkçılığı ile uğraşan işletmelerin planlanması konusunda birçok eksiklik bulunmaktadır. Projeli tesislerin, projeden kaynaklanan bir takım eksiklileri bulunmaktadır. Yapılan projelerin bir kısmı uygulanacağı arazi ve suyun özellikleri ile uyum sağlamamaktadır (Ural ve Balcı, 2007) Türkiye’de bulunan kültür balığı işletmeleri genellikle küçük aile işletmeleridir.
Ayrıca işletmeler genellikle tam kapasite ile çalışmamaktadır. İşletmelerin genellikle küçük aile işletmeleri olduğu için soğuk hava depoları bulunmamaktadır. Bu durum da yetiştirilen ürünler pazara götürülünceye kadar geçen süre zarfında kafeslerde bekletilmekte, uzayan besi süresi balık maliyetlerini arttırmaktadır. (Bozoğlu ve ark., 2005). İşletmeler genelde küçük aile işletmeleri olduğu için teknik personel de istihdam edememektedirler.
Üretim tesisi kurmak isteyen işletmeler mevzuat problemi ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Yetiştiricilik tesisi kurmak isteyen işletmeler yaklaşık 11 bakanlıktan izin almak durumundadırlar. Bu işlemler, yaklaşık 2 yıl almaktadır (Özdemir ve Sincan, 2006). Kültür balığı üreten işletmeler tam kapasite ile çalışmamaktadır.
Denizlerde yetiştiricilik yapan işletmeler mevcut kapasitelerinin %65’i, iç sularda üretim yapan işletmeler ise mevcut kapasitelerinin %44’ünü kullanmaktadırlar. Tüm işletmelerin ortalama kapasite kullanım oranı ise %53’tür. İşletmelerin mevcut kapasitelerinin altında üretim yapması birim üretime düşen sabit masrafı arttırmaktadır. İşletmelerde çalışan personel genellikle kültür balığı yetiştiriciliği hakkında fazla bilgiye sahip değillerdir. Bilgi yetersizliği ve uygulama yanlışlıkları, işletmelerde balık üretim miktarı ve kalitesi ile karlılığı azaltmaktadır (Bozoğlu ve ark., 2005).
Türkiye deniz ürünleri üretimi çoğunlukla avcılık yoluyla sağlanmakla birlikte yetiĢtiricilik yoluyla üretim 2002 yılından beri kayda değer geliĢme göstermektedir. 2002 yılında üretimin %90 avcılık yoluyla ve %10 yetiĢtiricilik yoluyla sağlanmaktaydı. (Kaynak: FAO) 2011 yılında, balıkçılık toplam üretimin %73. 2 avcılıktan ve %26,8 yetiĢtiricilikten temin edilmiĢtir. 2011 yılında Avcılık üretimi %5.93 ve yetiĢtiricilik üretimi 12.95 arttı. (TUĠK)
Kadın Balıkçılık Derneği Tarafından Yayınlanan Türkiye’de Balıkçılık Sektörünün Sorunları
Türkiye, üç bir tarafı denizlerle çevrili bir yarımada olması sebebiyle, balıkçılık faaliyetleri açısından büyük potansiyele sahiptir. Ancak günümüzde, balıkçılık sektörü hem yerel hem de küresel anlamda bazı ciddi sorunlar yaşamakta ve zor zamanlar geçirmektedir. Türkiye’de balıkçılığın belli başlı sorunlarını şu şekilde sıralayabiliriz.
1) Denizel Kaynakların ve Çeşitliliğin Azalması
2) Yasadışı, Kayıtdışı ve Kuraldışı (YKK) Balıkçılık
3) Sosyal, Kültürel ve Rekabet Koşullarının Yetersizliği
4) Devlet ve Örgüt Desteklerinin Yetersizliği
Kadın Balıkçıların Sorunları
Türkiye’de her 30 balıkçıdan en az biri kadın balıkçı. Ancak kadın balıkçılar, balıkçılığın erkek mesleği olarak algılanması yani; sektördeki yerleşik toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle yapısal sorunlar yaşıyor.
Ülkemizde, aile balıkçılığının temelini kadın balıkçılar oluşturuyor. Resmi kayıtlara göre Türkiye’de, aile balıkçılığında çalışan 400 civarı kadın balıkçı var görünüyor. Ancak yapılan saha çalışmaları sayılarının 1000’leri bulduğu gösteriyor (Göncüoğlu ve Ünal, 2011).
Kadın balıkçılar, tekne sahibi olmadığı için resmi kayıtlarda görünmüyor, ayrıca, balıkçılık kooperatiflerine katılamıyor ve ortak olamıyor. Dolayısıyla, kadın balıkçıların denizdeki emekleri fark edilmiyor, kayıt altına alınamıyor, kadın balıkçılar örgütlenemiyor ya da kooperatifte temsil edilmiyor, karar mekanizmalarında yer alamıyor.
Sonuç olarak, kadın balıkçıların balıkçılık sektörü politikalarına varlıkları ve kararları yansımıyor.
Kadın balıkçılar ve sağlıklı denizler arasındaki hassas ilişki…
Ülkemizde ve dünyada denizel biyoçeşitlilik insan baskısı altında; yasa dışı ve aşırı avcılık, iklim değişikliğinin denizler üzerindeki etkisi, balıkçılık ve koruma politikalarındaki yetersizlikler nedeniyle küçük ölçekli aile balıkçılığı (veya kıyı balıkçılığı) yapanların sayısı ne yazık ki giderek azalıyor (Sur-koop, 2018).
Kadın balıkçılar, küçük ölçekli aile balıkçılığının temelini oluşturuyor. Küçük ölçekli aile balıkçılığının teminatı; denizlerin sağlığı ve verimi. Aynı şekilde denizlerin sürdürülebilirliği, küçük ölçekli balıkçılık sisteminin sürdürülebilirliğine ve güçlenmesine bağlı.
Sonuç olarak; kadın balıkçıların bu işte kalmasını sağlayacak koşulların sağlanması, hem tanınmaları ve güçlenmeleri, hem de kıyıların korunması, bol balık, sağlıklı denizler anlamına geliyor.
Kısacası; toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımı, denizlerin ve balıkçılık sektörünün sorunlarını çözmede önemli rol onamaktadır.
Toplumsal cinsiyet politikaları neden gereklidir ve önemlidir?
İnsan hakları, her insanın hak ve haysiyet bakımından eşit olduğu anlayışına dayanır. Kadınlar ve erkekler arasındaki eşitlik, bunun ayrılmaz bir parçasıdır. Kadınların ve erkeklerin eşit fırsatlarının teşvik edilmesi de kuruluşların operasyonel verimliliğini artırmaktadır.
Toplumsal cinsiyet bakış açısının, kurumsal yapıların, programların, projelerin ve politika süreçlerinin her parçasına entegrasyonuna “Toplumsal Cinsiyet Kaynaştırması” denir. Bu, her kuruluş ve işletmenin, Kurumsal Sosyal Sorumluluk stratejisi ve politikasının temel bir parçası olmalıdır.
Toplumsal cinsiyet politikalarının uygulanması, artan üretkenlik ve problem çözme konusunda dengeli bir yaklaşım anlamına gelebilir. Ayrıca, hem erkeklere hem de kadınlara yönelik bildirilen ihlalleri takiben suistimalleri vurgulamak için delil toplama aracı da olabilir.
Toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri hakkında farkındalık ve bölgeye bağlı olarak hem erkekler hem de kadınlar için güvence eksikliği, temel insan haklarının kötüye kullanımını daha da vurgulayabilir.
İş söz konusu olduğunda, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin gerçek veya algılanan bir kültürü, şeffaf ve yayınlanmış toplumsal cinsiyet politikalarının eksikliği, ihlal ve istismar iddiaları için uygulama ve etkili çözümler, önemli itibar zedelenmesine yol açabilir. Dolayısıyla, toplumsal cinsiyet eşitliği proaktif olarak her zaman uygulanmalıdır.
Kaynak:
Yorumlar